Sayfalar

30 Mayıs 2017 Salı

Ölüm güler bize, biz ise ağlarız...

Demin gülüyordum şimdi ağlıyorum. Hayat işte ağlarken güldürür gülerken ağlatır. Bir anda her şey değişebiliyor ve sevdiklerimizden uzaklaşabiliyoruz. Her şeyi ailenle birlikte ve dolu dolu yaşamak dileğiyle...

Unutmamamız lazım ki her şey bizim için, doğduğum gün başlıyor ölüme her geçen saniye daha da yaklaştığım. Rabbim hayırlı yaşamlar nasip etmesi dileğiyle...

Cengiz Haydın beyamca seni hiç tanımadım, bilmem, bildiğim tek şey uzun bir yolculuğa çıktın ve gittiğin yer bizimde geleceğimiz yer. Arkanda bıraktıkların sadece boşluğuna alışmaları uzun sürecek ama eminim ki bu da iyi bir babalık yaptığın içindir. Şimdi sana duamız ise kabir azabı çekmeyesin, Rabbim cennet bahçelerine kabul eylesin, Allah (cc) taksiratını affetsin.

İyi yolculuklar 

29 Mayıs 2017 Pazartesi

yemek yapmak ve yemek candır

İnsan evde tek yaşamaya görsün. Bir vakit sonra eğer ki birde yetenekli isen insan evde neler neler yapmaya başlıyor. Yemek programlarını izliyor, hımm şunu yaparım evde diyorsun.

Ben o konuda şanslıyım zaten bir lokanta geçmişim olduğundan ve dışarıda güzel lezzetler arayan bir kişi olarak bu konuda sıkıntı çekmiyorum. Benim sıkıntım evde hep yapan birileri olur da ben ara ara keyfe keder mutfağa geçtiğimden pek bilmem tarifleri, ölçüleri... Ben yediğim an o lezzeti aklıma yazarım ve yapmaya karar kıldığımda parmaklarıma ve ağız tadıma güvenirim.

Önceleri yumurta kırmakla başlamıştım, yaş 10-11 civarında, yumurtanın her türlüsünü "peynirli, sucuklu, sebzeli, pastırmalı, mantarlı, patatesli vs." çevremizde ne gördük ise yapar olmuştum. Yaş geldi 17-18 civarında döner kesmeye başlamıştım... 18 yaşında bir pide siparişi için pide ocağının başına geçmiştim. Hatırlıyorum da ne pide yapmıştık sanırsam 700 adetti... Yemek konusundaki hikayem devam ediyor. Askerde gene beni mutfağa vermişlerdi. Bizde 6 ay mıntıka vardı lakin ben 15 gün yapmıştım bu sürecin çoğunluğu da ya mutfakta et kesiminde görev alırdım ya da soğan kesiminde :) Benle aynı yaşında eti de görmüş ve kesmiş oldum, e tabiki yedik de :D Askerden geldik, babama yardım ederim derken bir gün kaynıyarık yapmıştım. Enfesti ya hangi yemeği yaptım da çöpe döktüm hatırlamıyorum sanırsam hiç...

Hep bir yemek yapma ya da yedirme noktasında koşturmaca hep devam etti. O küçüklüğünde yani 9-10 yaşlarımda yemek yapmadım ama amcamın lokantasındaki mutfaktan hiç çıkmazdım demek mutfak beni çekiyor muş :)

Zaman şimdiki zaman, evlendim bir çoğumda oldu. Her pazar ya kahvaltı ya ana yemeği ben yapar oldum. Taaa ki eşim köye çay kesimlerine gitmeye başladığında yani evde uzun süreler tek kalmaya başladığımı ahçılık ile yoğrulmuş serkanın yeni tatlar veya hiç yapmamış olduğu yemekleri yapmaya başladığı vakitte oluşmaya başladı.

Börekler denemeye başladım önce, sonra tatlıları denemeye başladım. Et yemeklerini zaten yaptığım için sıkıntı yoktu ama hiç yapmadığım yemek tarzları da var tabiki. Mesela tavuk haşlama veya et haşlama ee onu da dün yaptım olmuş. Başka yufka çeşitlerinden börek nasıl olur deyip baklava yufkasından peynirli, kıymalı, patatesli börek yaptım. Şimdi hayatımda hiç pilav yapmadım ahçının iyisi yaptığı pilavdan anlaşılır derdik zamanı da... Bakalım benim pilav nasıl olacak.

Ama bitmedi yalnızlığımın son gününde, patates püresi, orman kebabı, siyah-beyaz kupada puding yapıp eşime hoş geldin hazırlığı yapacağım. İftara yetişemez o vakitte uçakta olacak lakin gelince yeriz...

Yeter ki gelsin... Lakin şimdi ben bunları yazıyorum yaa okursa yandım, neden mi hımmm demek pek hamayatmışsın bakalım sende daha neler var deyip bana tüm yemek işlerini yıkarsa var halime :D

Hayırlı iftarlar

Yemek yapmak candır
Yemekte candır
Lakin kilo yapmasa ne güzel olur bea

Afiyetler olsun...

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Güneşim'e

Gecenin karanlığında seni arar gözlerim,
Dalar derinlere, uçsuz bucaksız uzaklara bakar gözlerim.

Elbet biter bu hasrette,
Elbet her karanlığın ardından bir aydınlık gelir.

Karanlığın olduğu yerde aydınlık,
Aydınlığın olduğu yerde karanlıklar mutlak olur.

Sabret, elbet bir gün bu güneş doğar senin içinde,
Yalnızlıklar biter ve sevdalar her daim güçlü kalır.

Sabret ey gönül!
Sabret ey can!

Oyyyyy oyy

Hata kaderde değil!
Kaderin ne suçu var sözlerin ne suçu var.

El aç dua et Allah'a!
Şükür eyle, gözler görür ve eller tutar,
Aldığın nefes için şükür eyle!

Elbet her gelen bir gün gidecek.
Gidenlerin de yerine elbet bir şeyler gelecek.
Ama anılar her daim baki kalacak.
Sabret gönül sabret, elbet bir gün güneş doğacak...

Gönüllerinizde güneşiniz eksik olmaması dileğiyle....

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
:) Benim güneşim doğdu hatta yanında birde uydusu oluştu. Daha gönül ne ister.
Benim yalnızlıklarım da bitti ve karanlığımda aydınlandı.
Rabbim sizlere de hayatınıza güneş gibi gelip her tarafınızı aydınlatacak kişi hatta kişiler nasip etsin.

Gönüller bir sevdalar bir olsun.
İyi Geceler

23 Mayıs 2017 Salı

Çin Yeşil Çay Topunun 10 dakikada gelişimi

Yurt dışından bir arkadaşım içmek için getirtmiş. Bende severim bitki çaylarını lakin su bitkilerini de severim. Olay benim masa üstümdeki anübiaslarımı görünce bir tane tohum var getirim, suyun içinde büyür dedi bana bende tamam dedim. Birkaç gün sonra getirdi, bunu at ılık bir suyun içine sıcakta olur dedi. Tamam attık. Konuşmada dedim ne zaman açar birazdan deyince şaşırdım. Nasıl yapmışlar Çinliler bunu halen detaylı bir araştırma yapmadım merak içerisindeyim. Aşağıdaki gibi bir paketten çıkarttım, içinde top şeklinde bir tohum çıktı meğer tohum değilmiş yeşil çay topu imiş. Attık ve dediği gibi 10 dk içinde son halini aldı. Bakalım bir gün boyunca suda duyunca ne olacak merak ettim ve bekletiyorum.

Bir miktar ilk yaptığımda yer değişimi yaparken çıkan suyu içtim. Aslında yeşil çaydan daha hafif ve leziz bir tadı vardı. 










20 Mayıs 2017 Cumartesi

sprey boyanın içinde o sesi

Biten saydam sprey vernik boya ile daha önce yaptığım bir panonun son haline getirmiş bulunuyorum. Sprey boyanın da son damlasına kadar sıktıktan sonra içine bakarım dedim bu ses bir bilyeden geliyordur ama maddesi ne demir mi cam mı diye merak ettim ve içine açtım.

Aman dikkat içindeki tüm gazı bitirdikten sonra içini görmek için parçaladım.

 

İki adet cam bilye yani misket çıktı :)

Tablonun son hali de budur;


ve vernik kuruyunca duvarda daha güzel bir duyacağını düşünüyorum.

günün özeti

Bugünkü günlüğümüze not.

Elimden gelmeyen bir şey var mı diye araştırmamın içerisinde bugün bir tatlı yapalım dedim. Evdeki tatlılarla lakin tarifsiz her zaman ki gibi. Ama tatlıdan başlamak istemiyorum.

Bugün şunu anladım ki usta olmak bir şey ifade etmiyor. Yaptığınız işin hakkını veriyorsanız ve yaptığınız işle övünmek istiyorsanız usta olmanıza gerek yok. İşi bilin ve işi titizlikle yapın. Her işin altından çıkılabilir lakin işbilmemezliğe yatmak ve böyle iyi oldu deyip işi geçiştirmek gibi basit bir iş yok.

İş işi bilenin olmalıdır bence, iş bilmekte o işi yıllarca yapmakla olmuyor sadece. Yıllar tecrübe kazandırır, yetenek ise işin ne kadar güzel yaptığı ve işin üstesinden gelebilmektir. Ni tekim insanlarımız yetenekli olsa da, tecrübeli olsa da "APDAL, PRATİK ZEKASIZ ve UMURSAMAZ" ise işte demeden birde "KAFA BASMIYOR ve de YENİLİKÇİ DEĞİLSE" işte o insandan bir halt olmaz. Belki daha neler neler katılır ama iki maddeyi yani teori ve pratik bilgisi var diye kendini bir şey zannetmesin sayın ustalarım.

"AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR." deyip tatlıma geçelim.

Bitmiş halinin fotosunu korsak yeterli sanırsam birde hazırlanışı ile ilgili bir resimlerle slayt hazırlayıp ekleyim sonra :)


afiyet olsun

19 Mayıs 2017 Cuma

19 mayıs ve günün başlangıcı

Günün öneminden ziyade bugün yapmam hatta yapmamız gereken spora başlamış bulunuyorum.
Yeni açılan yürüyüş yoluna ve parkta şöyle bir tur attım 1800 metre imiş git gel biraz tempolu koşu biraz spor aletlerini kullandım. Tabiki yağmurun etkisi ile aletleri çok kullanamam la birlikte 3 km ancak yürüyüş yapabildim ki zaten her sabah ortalama 3 km yürüyüş yapmaya başladım ve akşamıda aynı şekilde 3 km yürüyüşlerle spora destek vermeye başladım.

Spor bugünün önemi sanırsam benim için spor olmalı ve Atatürk'ü anma günü olarak ta birleşince güzel bir gün başlangıcı oldu.

Günün başlangıcı güzeldi bakalım bitişi nasıl olacak.




eskiler çöpe yeniler hoş gele

Hayat ilerledikçe eski alışkanlardan biraz kurtulmak gerekiyor.
Film arşivimi kısıtladığım gibi 15 yıldır biriktirdiğim CD arşivimde nerede ise yarısını çöpe attım ve halen atıyorum. İçinde klasik gerçekten tekrar tekrar ve yine tekrar izlenebilecek filmleri bilgisayarımda tuttuğum gibi ne olur diye de CD lerini bir köşede az CD çantasında kalacaklar. Aldığım kararın gerisinde kalan tüm CD'lerdeki müzikler, filmler, resimler, vectörler, çalışmalar, işler ne varsa çöp yeter gayri artık onların kapladığı yerleri çocuklarımın oyuncakları ile dolma vakti geldi değil mi?



14 Mayıs 2017 Pazar

sevgili eşim için bir hafta sonumun hikayesi :D

Evvet! Bugün de yoğundu. Gene bir hafta sonumu sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgili eşimi de bir şekilde bilgilendirmiş oluyorum aslında. Şuan itibari ile kendisinden 2 haftadır uzağım, köye gitti. Malum çay kesim zamanı başladı birazda ben gezmek istediğim için 2 hafta önce bir haftalık bir izin ayarladım ve onları da teşvik ederek bugünden geri 3 hafta önce gittim, 1 hafta kalıp döndüm. Özledim ya, ki ben pek özlemem insanları ama aile olunca :D

Neyse sevgili eşime hitaben olsun, bugün ne de olsa Anneler Günü.
Sabah kahvaltıyı kayınço ile yapıp birazda dertleştikten sonra eve geri döndüm. Öğlen 12 civarı idi. Mahallenin hırdavatcısına bir ziyarette bulundum, oğluma bir şeyler yapacağım el işçiliği ile araba felan rulmanlarla birde balkona birkaç şey daha dikmek istedim (patates gibi). Balkonda patates olur mu bi deneyeceğim :D

Neysem hırdavatçıda iki bardak çay ve tatlı bir sohbetten sonra birkaç da somun, vida, pul, fırça, tiner aldım lakin aslında toprak için gitmiştim gidince elim durmadı hırdavat malzemesi aldım biraz lazım olur mu olur :D

Eve dönüp hemen küçük balkona geçtim soğanları suladım ve parlayana dek balkonu temizledim.
Akabilinde büyük balkona geçtim işin aslı orada idi.. Öncelikle patatesler için 5 litrelik pet şişeleri yarısını kesip içlerine toprakla doldurdum birde bir adet soğan için 1 litrelik limotana pet şişesini kestim içine de soğan diktim. Bol su ile tüm toprağı temizlerken bir andan da bitkilerimi suluyordum. Bu arada büyük bir saksımız var sanırsam 40 litrelik onun üzerine bel boyuna gelecek şekilde bir raf yaptım, küçük saksıları ve çilekleri koymak için. Aslında hedefim bu noktada üzerine biraz daha küçük bir raf daha yapıp bu şekilde basamaklı raf sistemi yapmak ve üzerine küçükten büyüğü uzun saksıları yerleştirmek. Bakalım nasıl olacak, eşim gelsin fikri kabullenirse devam ederiz.

Büyük balkonunda temizliği bitti, sonra içeriye geçtim. Öncelikle halıları süpürüp tüm halıları toparladım. Kirlenmesin diye... Arkasından vilada ile tüm evi sildim. :D

Sevgili eşim bugün hafta sonum böyle geçti birkaç ta tamirat işi yaptım. Süpürke kırık idi ya onu düzelttim ve yeni gibi gözükene kadar iyicene yıkadım :D

Saygılarımla bu kadar :D

leblebili şeker

En son leblebili şekeri en son ne zaman yedik acaba. Ben 5 dakika önce yedim.
Ama ben aslında bu soruyu sormak için yazmıyorum bu metni. Amacım leblebili şekerin mazisini öğrenmek, ben kendiminkini yazacağım ya sizin ki nedir?

Asıl soru ilk ne zaman yedik leblebili şekeri! Hatırlıyorum da yıl 1984 veya 1985 yılları idi bu tarihlerden birisi olduğuna eminim ben ya 5 yaşında ya da 6 yaşlarında idim. Abidinpaşa'da otuyortuk o vakitlerde...

Hafızamdaki en eski leblebili şeker mazisi oturduğumuz muhitteki bakkaldan annemin verdiği tam olarak hatırlamıyorum ama ya 2,5 kuruş ya da 5 kuruş olabilir ama şuna eminim verdiği para ile bakkaldan bir avuçtan fazla leblebili şeker aldığım. Yanımda olsa olsa Sibel olur ama tabiki o zamanlar pek de küçüktü ve de yan komşu olsa gerek. Çünkü her daim onlarla birlikte idik. Çocukluk arkadaşlarım hatırlarım onlarla oynadığımız yılları da ama o başka bir hikaye...

İşte leblebili şeker ile ilgili en eski hatıram :)

Sizlerden de beklerim, hatıralarınızı sürekli olarak ya yazın ya konuşun ya  da anlatın.
Neden mi aklınızı zinde tutarsınız.

İnsan yaşadıkları ile olgunlaşır.

11 Mayıs 2017 Perşembe

hayırlı cumalar

Hayırlı Geceler
Hayırlı Günler

Her Şeyin En Hayırlısı olması dileğiyle...
Gönlünüz huzur içinde olması dileğiyle...
Gününüz güzel olması dileğiyle...
Gününüz hayırlarla dolu olması dileğiyle...

Duaların en güzeli kulun kula yaptığı duadır.
Rabbim benden dua bekleyen mümin kardeşlerimin ve gönlü güzel dostlarımın gönüllerini ferah eyle,
Ailemi (annemi, babamı, kız kardeşlerimin, biraderimi, eşimi, çocuğumu, yeğenimi, sevenlerimi ve sevdiklerimin de sevdiklerinin) de gönüllerini ferah eyle,
Dertlerine derman ola,
Borçlulara eda nasip eyle,
Nasiplerin en güzelini eyle,
Sonsuz nimetlerinden veresin,
Bahşeyledin o nimetlerin en hayırlısını nasip eyle,
Hayırlısı ile nasip eylediğin her şeyin bereketini bol kılasın rabbim.

Bu günün hürmetine, Şaban ayının hürmetine, yaklaşan Ramazan ayının hürmetine, Hz. Muhammed (sav) efendimizin hürmetine, güzel sahabelerin hürmetine, senin aşkın ile yananların hürmetine ettiğimiz duaları kabul eyleyesin.

tam anlamı ile adaş

Sayamadım artık bir noktadan sonra...
Serkan İlhan - Üniversitede araştırma görevlisi iki tane
Serkan İlhan - Yıllar önce bir futbolcu vardı onu biliyorum
Serkan İlhan - Şahsen tanıştığım bir cam korkuluk firma sahibi
Serkan İlhan - Mardinli birisi
Serkan İlhan - Muğla da bir yerel gazete de köşe yazarı
Serkan İlhan ... tamam yaaa sıkıldım artık

Ben tekim onu biliyorum da neden ismim de tek değil yaaa çok üzüldüm bak şimdi böyle, soy ismimiz genel bir isim lakin isimde genel oldu mu genel bir dağılım yapmış Türkiyeye allahtan kan grubum özel diye düşünüyorum birde R ye bakış açımı :)

Bu arada AB rh (-) kan grubum... Lazım olacak olursa çok acil durumlarda, kanım da dengesiz kan pek almıyorlar lakin çok acil durumda veririm.

En son baktığımda Türkiye de az Dünyada çok bulunan bir kan grubu :) Bu özellik ile diğer Serkan İlhan'lara fark attım galiba...

Ama eminim ki onlarda bana başka şekillerde fark atmış olabilirler mi? Olabilirler :)

Tüm Serkan İlhan'lar selam ola...

nasılsın yok

Şimdi demeyeceğim "Nasılsınız?" diye... Neden mi? İşte orası bana göre doğru başkasına göre bu bir alışkanlık haline gelmişlik.

Herkesin yaptığı hatayı bende yapıyorum, gelen adama geldin mi gibi soru sorarak. Ve nasılsın diye sorup cevabın iyiyim diye nazikcene cevaplayan sayın insanoğlu, bir günde herkes gerçek hissettiğini söylese o zaman ne yapacaksın. Sorduğun kişi kötüyüm dese elini uzatabilecek misin?

Yok demi! İşte demin gelen adama sırf laf olsun diye geldin mi diye sormakla aynı değil mi? Sırf sormak için hal hatır soranlardan olduk. Peki ne kadarımız gerçekten de ciddi bir şekilde hatırımızı sorar durumda. Bence hiç...

Evet koca bir hiç!!! Hemde hiç. Gelişen sosyal ağ üzerine bu samiyetsizliklerin çoğalmasına hızla devam edilmekte. Bazılarımız yazar bile oldu benim gibi ama ben daha önceleri de kalem kağıda yazardım şiir tazında yazılarımı yani bu sadece benim blogger ile yeni tanışmamın veya facebook ile tanışmamın sonucunda oluşan bir gelişme değil.

Ben 1997 yılından beyi yazıyorum ve 2000 yılından beri teknolojiyi en iyi şekilde kullanıyorum. Daha 2005 yılında binlerce kişinin olduğu forum sitelerim vardım. Nukeler felan ilk o zamanlar tanışmıştık.

Konumuza dönelim.
Samimiyetsizliğin git gide çoğaldığı sosyal ağ ve gerçek hayat... Herkes bir koşturmaca içinde ekmek parası ben dahil, şuan beş dk ara verip size bunu yazarken aslında bir yandan bir roman kitabının mizanpajı ile uğraşıyorum ve bir yanda bekleyen bir ygs coğrafya kitabım yazılmayı bekliyor.

Ne tuhaf değil mi? Benimde sizlerden farkın yok ama ben farkındayım ve farkındalığımı artırmak için bazı şeyleri sadece bir araç olarak kullanıyorum.
İlk adımımı WhatShap olan bir mesajlaşma ağından kurtularak başladım.
İkinci adım facebook da artık bir yazı paylaşmıyorum sadece tebrikler ve geziler hariç.
Üçüncü intagram hesabım var lakin ayda bir kez belki giriyorum. Aktif değilim.
Üçüncü adım ise yaptıklarımı görselliğe dökebilmek için yaptıklarımı ve hayatımdan bazı şeyleri belgeselini yapabilmek için youtube kanalı açtım. Zamanım genişlediği vakitte facebook ta tamamen paylaşımlarımı keseceğim lakin bazı şeyleri silmekte zaman alıyor.

Çünkü bende sizler gibi belki sizlerden çok daha uzun süredir sosyal ağı kullanıyorum ve öncelikle sosyal ağı kullanımını kısıtlamam gerekecek. Sonrasında ne mi yapacağım.

Eskiden ne yapıyorsak. Sevdiğim insanları gerçekten de merak ettiğim insanları belki senede 1 kez dahi olsa telefon açacağım eğer yakın ise ziyaretine gideceğim ama gerçek anlamda sohbet, sıcak bir ortam ve samimi bir ortam olacağına inandığım kişileri ziyaretlerine gidip uzun uzadıya sohbetler edeceğim.

İşte bunları yapmak belki benim için biraz zaman alacak ama daha bu yolların başında iseniz gelin önce şunu yapalım... Nasılsın sorusuna gerçek duygularımızla cevaplayalım ve bu soruyu sorduğumuz kişiye yardım edemeyeceksek sormayalım. Dua edelim mesela "Rabbim yar ve yardımcınız olsun, her şey gönlünce olsun." deyip konuya gir.

Sırf sormak için sorma insanoğlu ahmak değildir.

Saygılarımla

9 Mayıs 2017 Salı

rulman

Ne bilerim gerçek adını! Hiç sormadım bu parçanın adı nedir diye.

Çocukluğumuzda herkesin yaptığı bir araç vardı. Üzerine oturacak kadar uzun bir tahta, birkaç uzun ve kalın sopalar ve de tabiki beşon kalaslarla yaptığımız bir taşıma aracı. Tekerliği unutmayalım. Gecekondu da yaşayan herkesin evinde olan malzemelerdi...

Adını tornet dediğimiz bir aracın tüm modelleri aynı malzeme ve aynı tasarımlar olurdu. Bazen direksiyonlu modeli yapılır bazen ise fren sistemi dahi konulan modelleri olurdu. Kesimlere göre tekerleğin malzemesi değişirdi. Tahtadan yapılan tekerlekler, demir üzerine araba lastiği geçirilmiş tekerlekler ve en meşhuru olan içinde bilyalar olan demir çemberli daireler kullanılırdı. Biz hepsine tornet derdik. Ama en meşhuru olan içerisinde demir bilyalar olandan bahsedeceğimiz zaman ona da "çocukken tornet yapardık ya onlarla" derdik.

İşte çocukluğumuzdaki tornetlerimizde en çok kullandığımız o bilyalı çemberlere "Rulman" deniyormuş meğer. Öğrenmemek suç değil bilmemekte lakin sormamak suç bence. Çünkü bir şeyin aslını sormak suç değil bence...

Hayallerimizdeki o araçların ana maddesi birkaç tahta, biraz çivi ve 3 adet rulman sayesinde kendi araçlarımızı yapar ve yokuş aşağı salardık kendimizi...

Hey gidi günler heyy

Şimdi bu rulmanlardan stres çarkları olarak tekrar hayatımıza giriyor nitekim sadece çocukların değil biz büyüklerin ellerinde de görüyorum. Tornet yapamam o bizim zamanımızın veya kırsal kesimdeki çocukların hayallerindeki araçlar. Şimdiki nesle göre belki el yapımı bir oyuncak yapabilirim ve belki bir stres çarkı yapabilirim.

Bakalım bir internet sitesinden küçüklerinden farklı ebatlarından birkaç adet sipariş ettim.
Gelsin yaptığım araçlar olunca ekleyim, eklediğim gibi çekebilirsem yapım aşamasının videolarını da sizlerle paylaşırım.

Çocukluğumuz unutmamak dileğiyle...

7 Mayıs 2017 Pazar

hafta sonumun nasıl geçtiğini sizlerle paylaşmak istedim

Sabah kalktık kızkardeşlerim, enişte ve bir de yiğenim Ayşenur ile kahvaltı yaptık. Ellerinize sağlık.
Gecenin verdiği biraz yoğunluk var çünkü bir önceki gün yani cumartesi günü birde parke, dış alan için duvar avizesi ve çiçek dikmek için de kum almak için biraz gezindik. En çok zamanımı parke seçimi ve alımı uğraştırdı neyse aldık. Artık ustalar gelip montesini yapacaklar hafta içi...

Bugüne gelelim. Kahvaltıyı küçük kız kardeşimin evinde yaptık. Akabilinde tekrar anne ve babamın evine geçtik. Büyük kardeşim bir yandan başka işlerle uğraşırken ben ve babamın da yardımları ile dış alan için aldığımız duvar avizelerinin eskilerini söküp yenilerinin montesi ile uğraştım. Birde kız kardeşimin odasının duvar prizi takılacakmış onuda taktık şimdi kendi evimin yolunu tutmaya geldi.

Bu arada unuttum 6 adet saksıya tohum diktim cumartesi akşamı, güzel bir şekilde filizlenmeye bıraktık. Bakalım ne kadarı açacak.

Kendi evimin yolunu tutmuştum ki eşim telefon açtı. Tabiki birkaç isteği varmış. Şuan kendisi OF ilçesinde, çay kesiyor. Pahalı bazı ürünler ve 18 aylık bir oğlan çocuğum var onun için birkaç şey aslında şuan en önemli şey Bez ve Islak Mendil talibi vardı... Onları almak için biraz yolumu değiştirdim ama sıkıntı yok... Alışkanlık markete gitti mi nedense istenilenden daha fazlasını aldığım için biraz alışverişi ne de olsa lazım olacak diye birkaç şey daha aldı mı iki elimde doldu ve yola düştük.

İkinci vakti dolmak üzere idi eve vardığımda hemen balkona çıktım, önce balkondaki çiçekleri ve çocuğun ev içi salıncağını kömürlüğü indirdim. Balkondaki beslediğim çiçekleri ve bitkileri suladım.


Geçenlerde çekmiştim işte bir fotosu... Yakında çok daha nizamlı olacak balkon şimdi yeni bir düzen getirmek için yavaştan boşaltıyorum balkonu...

Balkonda iken cumartesiden biraz tohum artmıştı iki farklı çiçeğin onları da filizlenmeleri için iki adet saksıya diktik artık bir kaç güne çıkmaya başlarlar.

Diğer mutfak balkonuna gittim, tabiki orada soğanlar var onları da suladım ve balkonda bir dolap kormuştuk, usta sağolsun ağır bir dolap iyi montelemiş ama tavana sıfırlamadığı için güvercinlerle başım biraz belada ki az daha yumurtalarını kıracaktım. Son anda aklıma geldi ve telefonla kontrol ederim dedim ki yukarıda iki adet yumurta varmış. İnşallah güvercinlerin bir psikopatlığı var; "insan elinin değdiği anlarsa ki ben değmedim ama, güvercinler yumurtalarını kırar" derler. Öyle bir şeyin aslı yoktur inşallah da, kırmaz. Ve istemeden de olsa yuvadan uzaklaştırdığım yumurtayı da yuvaya getirir kuluçkaya yatar.



Dış işler bitti ve içerideki işlere başlamadan önce çamaşır makinesine çalıştırmıştım, biraz birikmiş eşyalar vardı ben dışarıda işleri bitirdikten biraz sonra o da bitti. Önce onları asmak lazım idi.
Gelelim uzun zamandır mobilyacının bilgisizliğinin diyorum çünkü dedim ama başka şey dedi ve o da mutfaklarda kullanılan bir aksam ki onun fiyatı 40 TL, Yalnız mobilyalar güzel yaptı hakkını yemeyim. Bir mobilya yukarı açılan kapaklı şeklinde yapıldı. Yukarı açılan kapağı kullanmak için iki elimi de kullanmak zorundayım.
Bir gün, bir mağazada gazlı hidrolikli bir aksesuar gözüme çarptı o vakit almamıştım iyi ki almamışım. Çünkü 14 TL idi o ürün mağazada, üzerinden 4 ila 6 ay geçti ve halen aynı fiyat. İnternette gezinirken başka şeylere bakarken Ankara dışında tesadüf bir firma buldum internet alışveriş hizmeti olan ürün orada 4 TL idi ve hemen birkaç adet aldım :)
Ve birkaç saatte onun montesi sürdü. Küçük bir kaza ile o işi de yaptım, lakin tek başına yapınca zor oluyor ama yetenekli iseniz sonuca ulaşırsınız.


Bugünkü serüvenimden biraz bahsedeyim dedim.
Sevgili eşime kocaman bir öpücük.

İyi Geceler


6 Mayıs 2017 Cumartesi

alayınız kazıkçı

Hizmet Bedeli Ücreti
Alayı kazıkçı olan internet ve telefon gibi telekomünikasyon hizmetleri sağlayıcılarının alayına BİP diyorum. Bu nedir arkadaşım yaaa. Gelişen teknoloji ile hizmetlerin daha hızlı olması lazımken biz nelerle uğraşıyoruz.

Hak mı bu şimdi?
Otomatik ödemelerimin olan bankamı değiştirdiğim vakit arada TTNET faturasını unutuyorum, onunda Hizmet Nosunu bilmediğimden fatura gelir bakar veririm derken günü geçiyor. Neyse hat kapanıyor ödemesini yapıyorum aynı gün ve bu ay bir fatura görüyorum her zamankinden 23 TL fazla arada Hizmet Bedeli Ücreti olarak 24 TL ödeme çıkartılmış bana...

İkinci sayfa Ücret Detaylarında ise Hizmet Kapama Ücreti olarak 24 TL yazıyor. Öncelikle yukarıdaki detayda ne yazıyor alttaki detayda ne... Ya Allahım bir tıklama yani ki o da manuel değildir otomatiktedir ve bunun için 24 TL alıyorlar. Rabbim bildiği gibi yapsın diyorum.

RESMEN DOLANDIRICILIK...

Aman dikkat edin, faturanız kapandı mı eskiden daha ucuza geliyordu ama zamanın gidiyordu, ee şimdi zamanı para ile satın alıyoruz.
Bu hayat nereye gidiyor :(

4 Mayıs 2017 Perşembe

avakado ve ben

Geçen hafta iki adet avakado aldım. Hayatımda hiç yemedim. Bi tadayım nasıl bir meyvedir dedim.

Eşim biraz bekletmen lazım bu sert yenmez dedi, lafına uydum bir hafta bekledi ve yumuşacık olmuş. Kestim keserken sanki salatalığın çürümeye başladığı gibi bir hissiyat vardı. Birisini kestim, kabuğunu sordum ve ağzıma bir dilim attım, daha atmadan önce bu bayağı yağlı imiş kokusundan bile anlaşıyor demiştim ama tatmakta istedim ve ağzıma attım yedim tabiki ama ikinci bir lokma daha almadım hatta bir daha asla almam (büyük konuşmayayım genede). Bu ne yaaa, tamam çok faydalı ama şifam avakoda da değilse yemem bir daha....

Ve böylece avakadoyu da tatmış ve küçük bir anımızı daha kaleme almış olduk.

--------

Kıssadan hisse bir siteden alıntı yaptım faydalarını teknik detaylarına bakmak isterseniz tıklayınız.
      
Avakado bütün dünyada sağlık ve cilt sağlığı açısından faydalarıyla bilinen bir meyvedir. Armuta benzeyen Avakado daha çok Meksika, Guam ve Orta Amerika'ya has bir meyvedir. Avakado doğal ve sağlığa faydası olan sayısız besinler içermektedir. Özellikle cilt sağlığı ve cilt bakımı ürünlerinde çok fazla kullanılmaktadır. Avakado dünyada en doğal besin maddeleri arasında gösterildiği için yetişkinler dışında bebeklerin de güvenle tüketebileceği meyveler arasında gösterilmektedir.

Bakır, potasyum, demir, magnezyum ve fosfor gibi vücut sağlığı için hayati önem taşıyan maddeler dışında A, B, C, E ve K vitaminleri açısından çok zengindir.


Porsiyon Miktarı: 
Kalori (kcal) 160
Toplam yağ 15 g
Kolesterol 0 mg
Sodyum 7 mg
Potasyum 485 mg
Karbonhidrat 9 g
Diyet Lifi 7 g
Şeker 0,7 g
Protein 2 g
A Vitamini146 IUC Vitamini10 mg
Kalsiyum12 mgDemir0,6 mg
D Vitamini0 IUB6 Vitamini0,3 mg
B12 vitamini0 µgMagnezyum29 mg

2 Mayıs 2017 Salı

Trabzon gezisi...

Küçük bir tatil yaptım, eşimin memleketine bir yolculuk yapalım dedik. İlk çay kesiminin başlamasına az kaldı, çay kesme heyecanı telaşı başlamadan önce bir hafta gibi bir süre gezelim görelim dedik. Bir iki tane görsel ekledim, daha geniş görseller için facebook sayfamı veya youtube kanalıma bakabilirsiniz.
Yemekleri harika, market alışverişleri pahalı oluyor biraz ona dikkat etmeniz gerekiyor. Yemekleri de harika dedim ama tabikii lezzetin yanında ücreti de birazcık pahalı geliyor. Bol tereyağlı oluyor yemekleri aman dikkat. Yeşilliğin hiç eksik olmadığı memleket Doğu Karadeniz... Mutlak gidilip görülmesi gereken yeşil bir dünya...