Sayfalar

24 Aralık 2017 Pazar

Yeni Hedef Zamanı (2018)

Geldi çattı 2018 e yılına girmemize ve 2017 yılını geride bırakmamıza tam olarak 7 gün var yani haftaya bugün gecesi yeni yıla gireceğimiz gün...

Şimdi sözler maniler uzatmayalım da bu sene ne yaptık ben ne yaptım ona bakalım.
Sizi bilmem onun için direkt ben ne yaptım ona değinelim.
2016 yılı için 100 kitap yayınlanmasında emeğim geçmesi için hedefim vardı ona 10 kitapla sanırsam kaçırdım ama basılma girmeye hazırları da dahil edersek o hedefime ulaştım.
Ve devam eden 2017 yılında ise kendime bu sayının yarısı kadar yani 50 kitap yayınlanmasında emeğim geçmesi ve geri kalan 50 kitaplık emeğin karşılığında ise spora adayacaktım kendimi ve en azından bi 84 kiloya yeni yılın ilk aylarında ulaşmaktı, yani 2018 ocak ta hedefime ulaşmaktı.

Her yıl ocak ayında yeni hedefler belirlerken bir önceki ayda ise bunun düşüncesine dalıyorum, önümüzdeki sene ne yapsam diye..

Şimdi 2017 analizine bakalım bi;
28 kitabı baskıya girdi, 6 kitap basımı için düzenlemelere devam ediliyor.
Mayıs 2017 ayı itibari ile ise 103 kg dan 86-87 kilo arasına Aralık ayında ulaşıldı (diyetsiz bunda hedefime çoktan ulaşırdım lakin diyet yapmadan zor oluyor) bunda hedefime ulaştığım gün bununla da ilgili bir yazı yazacağım inşallah.

Şimdi şöyle bakarsak her belirlediğim hedefe %95 oranında yaklaşıyorum, birçok hedefi bir anda yapmaya çalıştığım için ki bunlardan birisi her gün oğluma en az 1-2 saat vakit ayırmak (az diyorum dikkatinizi çekerim en son 3 gün boyunca sürekli birlikte idik yani hem annesi oldum hem babası... bu da dipnot olsun ki okuyanlar bir çocukla 1-2 saat vakit geçirilir mi demeyin en az)...

Hedeflerime olabildiğince yaklaşıyorum ama zevklerimden ve eski alışkanlıklarımdan vazgeçmeden, hayatıma bir artı koyarak devam ettirmek önceliğim, çünkü kilo vermek için misal o güzel tatlardan vazgeçmek lazım, daha çok kitap çıkartmak için ailenizden vakit kısmanız gerekiyor, olabildiğince yapmaya çalıştığınız şeyleri yaparken dengeyi bozmadan yapmaya çalışmak daha önemli benim için.

Şimdi ocak 2018 de bir hedefim daha var yani 2017 yılı hedeflerimin içinde olan bir hedef yeni bir hedef belirme ayında son hedefim ise 38 yıldır beklediğim bir ameliyatı olacağım inşallah güzel geçecek ve yeni hedeflerimin olduğu yeni bir yılın ilk aylarında güzel bir şekilde yeniden hayatıma devam edebileceğim.

Şimdi yeni yılın hedeflerinin içine 2017 den devam edecek olanlar
50 kitapta emeğimin geçmesi,
84 kilo diye belirlediğim kiloyu 80 kg çekmek, biraz body yapmak :)
Yeni bir hedefim ise bu 2016 ve 2017 yazında da yaptığım gibi yeni yerler (şehir turu) görmek...

Tabiki sadece bu hedefler yaşamımız sürmüyor, artı olarak kendimize artı kattığımız hedefler bunlar yoksa yaşarken zaten birçok hedefi başarıyoruz lakin onlar mecbur olduğumuz şeyler, bunlar ise sana keyif verecek ve haz alacağın şeyler...

Hadi bakalım bu sene doya doya haz alacağımız yaptıklarımızdan iyi ki yaptık diyeceğimiz yeni şeyler yapmaya, ben dört gözle beklediğim 80 kg ya düşmek ve doyasıya bir doğu turu yapmak...

Herkese yeni yılda ve yeni hayatlarınızda başarılar.

17 Eylül 2017 Pazar

buluşmalar

Buluşmalar diye bir başlıkla başlamak istedim yazıma. Yoğun çalıştığım zamanlar hep düşünceye dalarım ve o gün eğer birde bir olay, aktivite, görüşme veya buluşma yaşadım ise düşüncelere dalarım ve sorular oluşmaya başlar, düşünceler peşi sıra akar...

Hepsi de benim yoğun olduğum vakitlerde çıkar, her nedense çalıştıkça beyin daha çok açılıyor.
Aslında bir günde teknoloji ve beyin diye bir yazı yazmak isterim, şimdiden bunun başlığını da belirlemiş olup taslağa atalım...

Gelelim başlığımızın içeriğine;
Nereden çıktı bu buluşma, bugün dayımın kızını evlendirdik. Yani düğüne gittim. Şöyle gelenleri gidenleri, eskileri yenileri gördükçe ve hatta görmediklerimizi bile gördüğümüz yılların eskitmedi bazılarını ise eskittiği nice yüzlerle karşılaştık. Eskiler yeniler birbirine girince baktım ki bir çok bağ çoktan kopmuş :(

Şu var ki zaten bildiğimiz ama nedense önemsemediğimiz bir durum: Büyüklerimiz öldüğünde bağların koptuğu ve yeni bağların oluştuğu bir sürece giriyoruz. Misal ismini vermekten sakınca görmüyorum Pakize Teyzem (annemin teyzesi), her bayram onun evine giderdik ve onun çocuklarını torunlarını orada mutlak görürdük. Şimdi ise annemin kardeşleri ile ilgili bir durum olursa bir kısmını görüyoruz. Peki Rabbim geçinden versin anneme de bir şey olur ve bağlar git gide büyüklerin oluştukları kopmaya başlayınca bizler yeni bağları oluşturduk mu?

Sanırsam birçoğunuz hayır diyecek, çünkü evli olanlar eşinin tarafı ile bazı bağları kurdu, bazıları kendi ailesini bile görmekte zorlanıyor, bazıları ise istemiyor.

Çokta uzatmak istemiyorum kısa bir şeyler yazıp kapatmak istiyorum konuyu;

Bağlar kendiliğinden oluşmaz, emek lazım.
Emek, tek taraflı da olmaz iki tarafında vermesi lazım.
Evlilik gibi akraba veya arkadaş bağları da çok önemlidir.
Hayat kısa ama bu kısacık hayatımızı birileri ile paylaşınca daha önemli kılar.

Sevgi ile kalın,
Herkese Selamlar

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Yazar ve dizgici arasındaki diyaloglar!

Sayın Yazar arkadaşlarım,
Yazacaklarım genel ifadededir değerli yazarlarım üzerine alınmasın. Lütfen şu egodan kurtulun ve hata bende, ben dikkatli okumadım der misiniz? Meslek grubumdaki arkadaşlarında çok hata yaptıklarını bilirim lakin hakkı hakkına teslim edelim. Hata kimde ise direk olarak belirtin.

Şunu yapıyorsunuz, kendinizin göremediğini onun görmesini hatta bazılarınız ben çözemedim öğrenci çözer deyip bıraktığınız anlar oluyor. Bir yayında deneme sınavı idi "bir soru eksik yazmış yazar, 4 tashihte de yazı olarak bu soru eksik yazınız" diye yazmama rağmen baskı onayı verildi ve o onayı görünce açtım baktım soru yok artık sözlü olarak uyardığımda hemen o uyarı metnini soruya çevirip al sana kapak gibisinden yaparken kendinizi düşürdüğünüz komik anlarınız aklıma geliyor. Düzeltme yapıp yolladığınız soruda metinde bir o kadar daha halen hataların olduğu bir resmi zamanında facebooktan yayınladığımı hatırlıyorum. Konunun eksik yazıldığı, cevap anahtarın tamamlanmadığı, değişiklik yap derken zaten kendisinin daha önce o kitapta onun değiştiğini unutanları hatırlıyorum, daha saymakla bitmez. Mesleki arkadaşlarımın da direk soruları atladığını, kafasından metinler uydurduğunu vs. hatırlıyorum. Lakin şu var sayın değerli arkadaşlarım, yaşım itibari ile yıllarımızı verdik bizde yayın sektörüne ve benim gibi olan tecrübeli arkadaşların büyük oranda işlerini yaparken şuna dikkat ederler gördüğünü yazar, gördüğünü yapar, gördüğünden dışarı çıkmaz neden mi işte o zaman şu laf denmesine imkan doğurmamak için "dizgiden kaynaklı hata, ben verdim ama dizgici girmemiş, ben dedim ona ama o yapmamış" gibi ve sesli tashih de en sıkıntılısıdır ki büyük oranda yapmıyoruz, kağıt üzerinde ne görürsek onun işlenir. Bir nakış işçisi gibi pek bilinmek nakışçıların değerini ama neyse... Ve şu da var, teknoloji sağ olsun imla kontrolü yapıyor, yazarlar yazarken dikkat etmediği noktada teknoloji dikkat ediyor ve bize gösterdiğinde yazara sormadan Türkçe imlaları bizler düzeltiyoruz.

İşin özü Yazar Dizgiciye, Dizgici Matbaaya, Matbaacı Yayınevine suçu atar. Bu böyle döner, lakin her zaman öğrenci yazara suçu atar, ki bu sizin için prestijdir. Dizgisini yapan arkadaşa lütfen Türkçe imlalara dikkat ederek, sonra karşı tarafı daha net nasıl anlar mantığı ile kısa ve öz cümlelerle düzeltmeleri yapınız.Misal "5. sayfada yer alan 1. soru ile 2. sorunun "doğru cevapları çapraz olarak yazılmış olduğundan; 1. sorunu çözümü 2. soruda, 2. sorunun çözümü ile 1. soruda verilmiştir." imla düşük geçtim  yönlendirdiğin sayfada mı işlem yapacağız sorularda mı? Mantığı 1 ve 2. soruların çözümleri yer değiştirecek, sorularla çapraz kalmış.

Değinmeden geçemeyeceğim "SIFIR HATA İÇİN DÜZELTTİK!" denmiş güzel, böyle bir başlık yazıp altına da "dizgiden kaynaklı" bir hata var diye liste yapıp atarlar ki anlamıyorum. Detayına girmeyeceğim bu tashih noktasında lakin bana denk gelen birçok yazarın hata yapmışsın deyip asıl kendisinin okurken dikkatli okumadığından dolayı oluşan hatalar olduğunu anlamamasıdır.

Yazar arkadaşlarım, dizgiciler ne görürse yazarlar ama sizin yerinize okumazlar. Yazarken düzeltir demeyin çünkü biz okursak sizin günde 10 sayfa yazdığınız kitabı bizde 10 sayfa yaparız bu şekilde bir kişi bir öğretmen çalışır. Ama öyle değil bir yazar bir yılda 10 yayın çıkartırsa bir dizgici yılda 100 yayın çıkartır. Baskı onayı verdiniz mi dizgiciden yükümlülük kalkar :D

Sevgilerimle sizleri seviyorum
Serkan İlhan
Dizgi ve Grafik Uzmanı

21 Temmuz 2017 Cuma

Ayyâş ve Ka'ka

Türkçe'de karşılığı kötü anlamları taşıyan karşılığında ise isimleri andıran kelimeler vardır. Bu kelimelerin İslam dininde güzel insanlar ait isimler olduğunu bilmiyoruz ve bildiğimiz vakitlerde dahi unutup gidiyoruz.

Tekrar hatırlatmak istedim.

Ayyâş ve Ka'ka isimleri?
Çocuklarımıza verebileceğimiz güzel isimler, lakin çocuklarımız yarın toplum içerisinde sorun yaşayabilecekleri isimlerde... Sebebi ise İslam didine dair bilgisizliğin çok olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Cahil bir insanın bu sahabeler hakkında "bu nasıl bir isim, böyle isim mi olur" şeklinde konuşmalarına sebebiyet verecek isimlerdir. Zira sünneti seniyye bize bu gibi durumlarda sakınmamızı öğretir.

Ayyaş bin Ebî Rabîa (ra)
Her ne kadar Türkçe'de farklı bir almada gelse de "Ayyaş" kelimesi, "Güzel bir hale sahip olan kişi, iyi bir yaşamı olan kişi ve emekçi" anlamlarına gelmektedir. Bu isim Peygamber Efendimizin sahabelerinden birine aittir.
Hazreti Ayyaş, İslam didine ilk uyan sahabelerden biridir. Cahil Müşriklerin yaptıkları işkenceler ve eziyetler sebebi ile Habeşistan'a hicret etmiş olan ikinci kafilede değerli hanımı Esma ile yer almıştır. Habeşistan'dan döndükten sonra Medine'ye hicret eden sahabelerin içindede yer almıştır.

el-Ka'ka' b. Amr b. Mâlik et-Temîmî (ra)
Hulefâ-yî Râşidîn devrinin ünlü kumandanlarından değerli bir zattır. Bazı hadis alimleri bu şanlı kulun sahabi olduğu görüşündedirler. Bu şanlı zat ikinci Halid olarak ta ün salmıştır. Bu zatın isminin anlamı konusunda herhangi bir bilgi maalesef yoktur. Lakin hayatı ile ilgili geniş bilgilere sahabe hayatlarının yer aldığı eserlerde ulaşılabilir.

10 Temmuz 2017 Pazartesi

biraz boşladık herhal

Yaz sezonuna girdik biraz boşladık herhalde, farkındayım. Sezon boşluğuna düştük, sürekli dönen çark döndükçe işlem görür bizde o misal durağan bir döneme girdimi yavaşladık ve vakit bol iken vakit bulamaz olduk.

Canım sıkılıyor lakin elim kalkmıyor, spora yazıldım belli periyodik zamanlarda ona vakit arıyorum. Ekstra işlerimi biraz daha geri plana aldım, bedenimi işlemem lazım biraz da... Meslek icabı biraz kilo aldık, toparlamak lazım. Tatil dönüşü inşallah yoğun ve tekrar hızlı bir koşturmaca içerisine gireceğiz şimdilik biraz dinlenmem lazım ve bu süreçte www.serkanilhan.com.tr sitemi düzenleyeceğim inşallah.

Takipte kalın, teşekkür ederim.

Yaz Sezonunuz ve Tatiliniz Güzel Geçmesi Dileğiyle...

30 Mayıs 2017 Salı

Ölüm güler bize, biz ise ağlarız...

Demin gülüyordum şimdi ağlıyorum. Hayat işte ağlarken güldürür gülerken ağlatır. Bir anda her şey değişebiliyor ve sevdiklerimizden uzaklaşabiliyoruz. Her şeyi ailenle birlikte ve dolu dolu yaşamak dileğiyle...

Unutmamamız lazım ki her şey bizim için, doğduğum gün başlıyor ölüme her geçen saniye daha da yaklaştığım. Rabbim hayırlı yaşamlar nasip etmesi dileğiyle...

Cengiz Haydın beyamca seni hiç tanımadım, bilmem, bildiğim tek şey uzun bir yolculuğa çıktın ve gittiğin yer bizimde geleceğimiz yer. Arkanda bıraktıkların sadece boşluğuna alışmaları uzun sürecek ama eminim ki bu da iyi bir babalık yaptığın içindir. Şimdi sana duamız ise kabir azabı çekmeyesin, Rabbim cennet bahçelerine kabul eylesin, Allah (cc) taksiratını affetsin.

İyi yolculuklar 

29 Mayıs 2017 Pazartesi

yemek yapmak ve yemek candır

İnsan evde tek yaşamaya görsün. Bir vakit sonra eğer ki birde yetenekli isen insan evde neler neler yapmaya başlıyor. Yemek programlarını izliyor, hımm şunu yaparım evde diyorsun.

Ben o konuda şanslıyım zaten bir lokanta geçmişim olduğundan ve dışarıda güzel lezzetler arayan bir kişi olarak bu konuda sıkıntı çekmiyorum. Benim sıkıntım evde hep yapan birileri olur da ben ara ara keyfe keder mutfağa geçtiğimden pek bilmem tarifleri, ölçüleri... Ben yediğim an o lezzeti aklıma yazarım ve yapmaya karar kıldığımda parmaklarıma ve ağız tadıma güvenirim.

Önceleri yumurta kırmakla başlamıştım, yaş 10-11 civarında, yumurtanın her türlüsünü "peynirli, sucuklu, sebzeli, pastırmalı, mantarlı, patatesli vs." çevremizde ne gördük ise yapar olmuştum. Yaş geldi 17-18 civarında döner kesmeye başlamıştım... 18 yaşında bir pide siparişi için pide ocağının başına geçmiştim. Hatırlıyorum da ne pide yapmıştık sanırsam 700 adetti... Yemek konusundaki hikayem devam ediyor. Askerde gene beni mutfağa vermişlerdi. Bizde 6 ay mıntıka vardı lakin ben 15 gün yapmıştım bu sürecin çoğunluğu da ya mutfakta et kesiminde görev alırdım ya da soğan kesiminde :) Benle aynı yaşında eti de görmüş ve kesmiş oldum, e tabiki yedik de :D Askerden geldik, babama yardım ederim derken bir gün kaynıyarık yapmıştım. Enfesti ya hangi yemeği yaptım da çöpe döktüm hatırlamıyorum sanırsam hiç...

Hep bir yemek yapma ya da yedirme noktasında koşturmaca hep devam etti. O küçüklüğünde yani 9-10 yaşlarımda yemek yapmadım ama amcamın lokantasındaki mutfaktan hiç çıkmazdım demek mutfak beni çekiyor muş :)

Zaman şimdiki zaman, evlendim bir çoğumda oldu. Her pazar ya kahvaltı ya ana yemeği ben yapar oldum. Taaa ki eşim köye çay kesimlerine gitmeye başladığında yani evde uzun süreler tek kalmaya başladığımı ahçılık ile yoğrulmuş serkanın yeni tatlar veya hiç yapmamış olduğu yemekleri yapmaya başladığı vakitte oluşmaya başladı.

Börekler denemeye başladım önce, sonra tatlıları denemeye başladım. Et yemeklerini zaten yaptığım için sıkıntı yoktu ama hiç yapmadığım yemek tarzları da var tabiki. Mesela tavuk haşlama veya et haşlama ee onu da dün yaptım olmuş. Başka yufka çeşitlerinden börek nasıl olur deyip baklava yufkasından peynirli, kıymalı, patatesli börek yaptım. Şimdi hayatımda hiç pilav yapmadım ahçının iyisi yaptığı pilavdan anlaşılır derdik zamanı da... Bakalım benim pilav nasıl olacak.

Ama bitmedi yalnızlığımın son gününde, patates püresi, orman kebabı, siyah-beyaz kupada puding yapıp eşime hoş geldin hazırlığı yapacağım. İftara yetişemez o vakitte uçakta olacak lakin gelince yeriz...

Yeter ki gelsin... Lakin şimdi ben bunları yazıyorum yaa okursa yandım, neden mi hımmm demek pek hamayatmışsın bakalım sende daha neler var deyip bana tüm yemek işlerini yıkarsa var halime :D

Hayırlı iftarlar

Yemek yapmak candır
Yemekte candır
Lakin kilo yapmasa ne güzel olur bea

Afiyetler olsun...

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Güneşim'e

Gecenin karanlığında seni arar gözlerim,
Dalar derinlere, uçsuz bucaksız uzaklara bakar gözlerim.

Elbet biter bu hasrette,
Elbet her karanlığın ardından bir aydınlık gelir.

Karanlığın olduğu yerde aydınlık,
Aydınlığın olduğu yerde karanlıklar mutlak olur.

Sabret, elbet bir gün bu güneş doğar senin içinde,
Yalnızlıklar biter ve sevdalar her daim güçlü kalır.

Sabret ey gönül!
Sabret ey can!

Oyyyyy oyy

Hata kaderde değil!
Kaderin ne suçu var sözlerin ne suçu var.

El aç dua et Allah'a!
Şükür eyle, gözler görür ve eller tutar,
Aldığın nefes için şükür eyle!

Elbet her gelen bir gün gidecek.
Gidenlerin de yerine elbet bir şeyler gelecek.
Ama anılar her daim baki kalacak.
Sabret gönül sabret, elbet bir gün güneş doğacak...

Gönüllerinizde güneşiniz eksik olmaması dileğiyle....

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
:) Benim güneşim doğdu hatta yanında birde uydusu oluştu. Daha gönül ne ister.
Benim yalnızlıklarım da bitti ve karanlığımda aydınlandı.
Rabbim sizlere de hayatınıza güneş gibi gelip her tarafınızı aydınlatacak kişi hatta kişiler nasip etsin.

Gönüller bir sevdalar bir olsun.
İyi Geceler

23 Mayıs 2017 Salı

Çin Yeşil Çay Topunun 10 dakikada gelişimi

Yurt dışından bir arkadaşım içmek için getirtmiş. Bende severim bitki çaylarını lakin su bitkilerini de severim. Olay benim masa üstümdeki anübiaslarımı görünce bir tane tohum var getirim, suyun içinde büyür dedi bana bende tamam dedim. Birkaç gün sonra getirdi, bunu at ılık bir suyun içine sıcakta olur dedi. Tamam attık. Konuşmada dedim ne zaman açar birazdan deyince şaşırdım. Nasıl yapmışlar Çinliler bunu halen detaylı bir araştırma yapmadım merak içerisindeyim. Aşağıdaki gibi bir paketten çıkarttım, içinde top şeklinde bir tohum çıktı meğer tohum değilmiş yeşil çay topu imiş. Attık ve dediği gibi 10 dk içinde son halini aldı. Bakalım bir gün boyunca suda duyunca ne olacak merak ettim ve bekletiyorum.

Bir miktar ilk yaptığımda yer değişimi yaparken çıkan suyu içtim. Aslında yeşil çaydan daha hafif ve leziz bir tadı vardı. 










20 Mayıs 2017 Cumartesi

sprey boyanın içinde o sesi

Biten saydam sprey vernik boya ile daha önce yaptığım bir panonun son haline getirmiş bulunuyorum. Sprey boyanın da son damlasına kadar sıktıktan sonra içine bakarım dedim bu ses bir bilyeden geliyordur ama maddesi ne demir mi cam mı diye merak ettim ve içine açtım.

Aman dikkat içindeki tüm gazı bitirdikten sonra içini görmek için parçaladım.

 

İki adet cam bilye yani misket çıktı :)

Tablonun son hali de budur;


ve vernik kuruyunca duvarda daha güzel bir duyacağını düşünüyorum.

günün özeti

Bugünkü günlüğümüze not.

Elimden gelmeyen bir şey var mı diye araştırmamın içerisinde bugün bir tatlı yapalım dedim. Evdeki tatlılarla lakin tarifsiz her zaman ki gibi. Ama tatlıdan başlamak istemiyorum.

Bugün şunu anladım ki usta olmak bir şey ifade etmiyor. Yaptığınız işin hakkını veriyorsanız ve yaptığınız işle övünmek istiyorsanız usta olmanıza gerek yok. İşi bilin ve işi titizlikle yapın. Her işin altından çıkılabilir lakin işbilmemezliğe yatmak ve böyle iyi oldu deyip işi geçiştirmek gibi basit bir iş yok.

İş işi bilenin olmalıdır bence, iş bilmekte o işi yıllarca yapmakla olmuyor sadece. Yıllar tecrübe kazandırır, yetenek ise işin ne kadar güzel yaptığı ve işin üstesinden gelebilmektir. Ni tekim insanlarımız yetenekli olsa da, tecrübeli olsa da "APDAL, PRATİK ZEKASIZ ve UMURSAMAZ" ise işte demeden birde "KAFA BASMIYOR ve de YENİLİKÇİ DEĞİLSE" işte o insandan bir halt olmaz. Belki daha neler neler katılır ama iki maddeyi yani teori ve pratik bilgisi var diye kendini bir şey zannetmesin sayın ustalarım.

"AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR." deyip tatlıma geçelim.

Bitmiş halinin fotosunu korsak yeterli sanırsam birde hazırlanışı ile ilgili bir resimlerle slayt hazırlayıp ekleyim sonra :)


afiyet olsun

19 Mayıs 2017 Cuma

19 mayıs ve günün başlangıcı

Günün öneminden ziyade bugün yapmam hatta yapmamız gereken spora başlamış bulunuyorum.
Yeni açılan yürüyüş yoluna ve parkta şöyle bir tur attım 1800 metre imiş git gel biraz tempolu koşu biraz spor aletlerini kullandım. Tabiki yağmurun etkisi ile aletleri çok kullanamam la birlikte 3 km ancak yürüyüş yapabildim ki zaten her sabah ortalama 3 km yürüyüş yapmaya başladım ve akşamıda aynı şekilde 3 km yürüyüşlerle spora destek vermeye başladım.

Spor bugünün önemi sanırsam benim için spor olmalı ve Atatürk'ü anma günü olarak ta birleşince güzel bir gün başlangıcı oldu.

Günün başlangıcı güzeldi bakalım bitişi nasıl olacak.




eskiler çöpe yeniler hoş gele

Hayat ilerledikçe eski alışkanlardan biraz kurtulmak gerekiyor.
Film arşivimi kısıtladığım gibi 15 yıldır biriktirdiğim CD arşivimde nerede ise yarısını çöpe attım ve halen atıyorum. İçinde klasik gerçekten tekrar tekrar ve yine tekrar izlenebilecek filmleri bilgisayarımda tuttuğum gibi ne olur diye de CD lerini bir köşede az CD çantasında kalacaklar. Aldığım kararın gerisinde kalan tüm CD'lerdeki müzikler, filmler, resimler, vectörler, çalışmalar, işler ne varsa çöp yeter gayri artık onların kapladığı yerleri çocuklarımın oyuncakları ile dolma vakti geldi değil mi?



14 Mayıs 2017 Pazar

sevgili eşim için bir hafta sonumun hikayesi :D

Evvet! Bugün de yoğundu. Gene bir hafta sonumu sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgili eşimi de bir şekilde bilgilendirmiş oluyorum aslında. Şuan itibari ile kendisinden 2 haftadır uzağım, köye gitti. Malum çay kesim zamanı başladı birazda ben gezmek istediğim için 2 hafta önce bir haftalık bir izin ayarladım ve onları da teşvik ederek bugünden geri 3 hafta önce gittim, 1 hafta kalıp döndüm. Özledim ya, ki ben pek özlemem insanları ama aile olunca :D

Neyse sevgili eşime hitaben olsun, bugün ne de olsa Anneler Günü.
Sabah kahvaltıyı kayınço ile yapıp birazda dertleştikten sonra eve geri döndüm. Öğlen 12 civarı idi. Mahallenin hırdavatcısına bir ziyarette bulundum, oğluma bir şeyler yapacağım el işçiliği ile araba felan rulmanlarla birde balkona birkaç şey daha dikmek istedim (patates gibi). Balkonda patates olur mu bi deneyeceğim :D

Neysem hırdavatçıda iki bardak çay ve tatlı bir sohbetten sonra birkaç da somun, vida, pul, fırça, tiner aldım lakin aslında toprak için gitmiştim gidince elim durmadı hırdavat malzemesi aldım biraz lazım olur mu olur :D

Eve dönüp hemen küçük balkona geçtim soğanları suladım ve parlayana dek balkonu temizledim.
Akabilinde büyük balkona geçtim işin aslı orada idi.. Öncelikle patatesler için 5 litrelik pet şişeleri yarısını kesip içlerine toprakla doldurdum birde bir adet soğan için 1 litrelik limotana pet şişesini kestim içine de soğan diktim. Bol su ile tüm toprağı temizlerken bir andan da bitkilerimi suluyordum. Bu arada büyük bir saksımız var sanırsam 40 litrelik onun üzerine bel boyuna gelecek şekilde bir raf yaptım, küçük saksıları ve çilekleri koymak için. Aslında hedefim bu noktada üzerine biraz daha küçük bir raf daha yapıp bu şekilde basamaklı raf sistemi yapmak ve üzerine küçükten büyüğü uzun saksıları yerleştirmek. Bakalım nasıl olacak, eşim gelsin fikri kabullenirse devam ederiz.

Büyük balkonunda temizliği bitti, sonra içeriye geçtim. Öncelikle halıları süpürüp tüm halıları toparladım. Kirlenmesin diye... Arkasından vilada ile tüm evi sildim. :D

Sevgili eşim bugün hafta sonum böyle geçti birkaç ta tamirat işi yaptım. Süpürke kırık idi ya onu düzelttim ve yeni gibi gözükene kadar iyicene yıkadım :D

Saygılarımla bu kadar :D

leblebili şeker

En son leblebili şekeri en son ne zaman yedik acaba. Ben 5 dakika önce yedim.
Ama ben aslında bu soruyu sormak için yazmıyorum bu metni. Amacım leblebili şekerin mazisini öğrenmek, ben kendiminkini yazacağım ya sizin ki nedir?

Asıl soru ilk ne zaman yedik leblebili şekeri! Hatırlıyorum da yıl 1984 veya 1985 yılları idi bu tarihlerden birisi olduğuna eminim ben ya 5 yaşında ya da 6 yaşlarında idim. Abidinpaşa'da otuyortuk o vakitlerde...

Hafızamdaki en eski leblebili şeker mazisi oturduğumuz muhitteki bakkaldan annemin verdiği tam olarak hatırlamıyorum ama ya 2,5 kuruş ya da 5 kuruş olabilir ama şuna eminim verdiği para ile bakkaldan bir avuçtan fazla leblebili şeker aldığım. Yanımda olsa olsa Sibel olur ama tabiki o zamanlar pek de küçüktü ve de yan komşu olsa gerek. Çünkü her daim onlarla birlikte idik. Çocukluk arkadaşlarım hatırlarım onlarla oynadığımız yılları da ama o başka bir hikaye...

İşte leblebili şeker ile ilgili en eski hatıram :)

Sizlerden de beklerim, hatıralarınızı sürekli olarak ya yazın ya konuşun ya  da anlatın.
Neden mi aklınızı zinde tutarsınız.

İnsan yaşadıkları ile olgunlaşır.

11 Mayıs 2017 Perşembe

hayırlı cumalar

Hayırlı Geceler
Hayırlı Günler

Her Şeyin En Hayırlısı olması dileğiyle...
Gönlünüz huzur içinde olması dileğiyle...
Gününüz güzel olması dileğiyle...
Gününüz hayırlarla dolu olması dileğiyle...

Duaların en güzeli kulun kula yaptığı duadır.
Rabbim benden dua bekleyen mümin kardeşlerimin ve gönlü güzel dostlarımın gönüllerini ferah eyle,
Ailemi (annemi, babamı, kız kardeşlerimin, biraderimi, eşimi, çocuğumu, yeğenimi, sevenlerimi ve sevdiklerimin de sevdiklerinin) de gönüllerini ferah eyle,
Dertlerine derman ola,
Borçlulara eda nasip eyle,
Nasiplerin en güzelini eyle,
Sonsuz nimetlerinden veresin,
Bahşeyledin o nimetlerin en hayırlısını nasip eyle,
Hayırlısı ile nasip eylediğin her şeyin bereketini bol kılasın rabbim.

Bu günün hürmetine, Şaban ayının hürmetine, yaklaşan Ramazan ayının hürmetine, Hz. Muhammed (sav) efendimizin hürmetine, güzel sahabelerin hürmetine, senin aşkın ile yananların hürmetine ettiğimiz duaları kabul eyleyesin.

tam anlamı ile adaş

Sayamadım artık bir noktadan sonra...
Serkan İlhan - Üniversitede araştırma görevlisi iki tane
Serkan İlhan - Yıllar önce bir futbolcu vardı onu biliyorum
Serkan İlhan - Şahsen tanıştığım bir cam korkuluk firma sahibi
Serkan İlhan - Mardinli birisi
Serkan İlhan - Muğla da bir yerel gazete de köşe yazarı
Serkan İlhan ... tamam yaaa sıkıldım artık

Ben tekim onu biliyorum da neden ismim de tek değil yaaa çok üzüldüm bak şimdi böyle, soy ismimiz genel bir isim lakin isimde genel oldu mu genel bir dağılım yapmış Türkiyeye allahtan kan grubum özel diye düşünüyorum birde R ye bakış açımı :)

Bu arada AB rh (-) kan grubum... Lazım olacak olursa çok acil durumlarda, kanım da dengesiz kan pek almıyorlar lakin çok acil durumda veririm.

En son baktığımda Türkiye de az Dünyada çok bulunan bir kan grubu :) Bu özellik ile diğer Serkan İlhan'lara fark attım galiba...

Ama eminim ki onlarda bana başka şekillerde fark atmış olabilirler mi? Olabilirler :)

Tüm Serkan İlhan'lar selam ola...

nasılsın yok

Şimdi demeyeceğim "Nasılsınız?" diye... Neden mi? İşte orası bana göre doğru başkasına göre bu bir alışkanlık haline gelmişlik.

Herkesin yaptığı hatayı bende yapıyorum, gelen adama geldin mi gibi soru sorarak. Ve nasılsın diye sorup cevabın iyiyim diye nazikcene cevaplayan sayın insanoğlu, bir günde herkes gerçek hissettiğini söylese o zaman ne yapacaksın. Sorduğun kişi kötüyüm dese elini uzatabilecek misin?

Yok demi! İşte demin gelen adama sırf laf olsun diye geldin mi diye sormakla aynı değil mi? Sırf sormak için hal hatır soranlardan olduk. Peki ne kadarımız gerçekten de ciddi bir şekilde hatırımızı sorar durumda. Bence hiç...

Evet koca bir hiç!!! Hemde hiç. Gelişen sosyal ağ üzerine bu samiyetsizliklerin çoğalmasına hızla devam edilmekte. Bazılarımız yazar bile oldu benim gibi ama ben daha önceleri de kalem kağıda yazardım şiir tazında yazılarımı yani bu sadece benim blogger ile yeni tanışmamın veya facebook ile tanışmamın sonucunda oluşan bir gelişme değil.

Ben 1997 yılından beyi yazıyorum ve 2000 yılından beri teknolojiyi en iyi şekilde kullanıyorum. Daha 2005 yılında binlerce kişinin olduğu forum sitelerim vardım. Nukeler felan ilk o zamanlar tanışmıştık.

Konumuza dönelim.
Samimiyetsizliğin git gide çoğaldığı sosyal ağ ve gerçek hayat... Herkes bir koşturmaca içinde ekmek parası ben dahil, şuan beş dk ara verip size bunu yazarken aslında bir yandan bir roman kitabının mizanpajı ile uğraşıyorum ve bir yanda bekleyen bir ygs coğrafya kitabım yazılmayı bekliyor.

Ne tuhaf değil mi? Benimde sizlerden farkın yok ama ben farkındayım ve farkındalığımı artırmak için bazı şeyleri sadece bir araç olarak kullanıyorum.
İlk adımımı WhatShap olan bir mesajlaşma ağından kurtularak başladım.
İkinci adım facebook da artık bir yazı paylaşmıyorum sadece tebrikler ve geziler hariç.
Üçüncü intagram hesabım var lakin ayda bir kez belki giriyorum. Aktif değilim.
Üçüncü adım ise yaptıklarımı görselliğe dökebilmek için yaptıklarımı ve hayatımdan bazı şeyleri belgeselini yapabilmek için youtube kanalı açtım. Zamanım genişlediği vakitte facebook ta tamamen paylaşımlarımı keseceğim lakin bazı şeyleri silmekte zaman alıyor.

Çünkü bende sizler gibi belki sizlerden çok daha uzun süredir sosyal ağı kullanıyorum ve öncelikle sosyal ağı kullanımını kısıtlamam gerekecek. Sonrasında ne mi yapacağım.

Eskiden ne yapıyorsak. Sevdiğim insanları gerçekten de merak ettiğim insanları belki senede 1 kez dahi olsa telefon açacağım eğer yakın ise ziyaretine gideceğim ama gerçek anlamda sohbet, sıcak bir ortam ve samimi bir ortam olacağına inandığım kişileri ziyaretlerine gidip uzun uzadıya sohbetler edeceğim.

İşte bunları yapmak belki benim için biraz zaman alacak ama daha bu yolların başında iseniz gelin önce şunu yapalım... Nasılsın sorusuna gerçek duygularımızla cevaplayalım ve bu soruyu sorduğumuz kişiye yardım edemeyeceksek sormayalım. Dua edelim mesela "Rabbim yar ve yardımcınız olsun, her şey gönlünce olsun." deyip konuya gir.

Sırf sormak için sorma insanoğlu ahmak değildir.

Saygılarımla

9 Mayıs 2017 Salı

rulman

Ne bilerim gerçek adını! Hiç sormadım bu parçanın adı nedir diye.

Çocukluğumuzda herkesin yaptığı bir araç vardı. Üzerine oturacak kadar uzun bir tahta, birkaç uzun ve kalın sopalar ve de tabiki beşon kalaslarla yaptığımız bir taşıma aracı. Tekerliği unutmayalım. Gecekondu da yaşayan herkesin evinde olan malzemelerdi...

Adını tornet dediğimiz bir aracın tüm modelleri aynı malzeme ve aynı tasarımlar olurdu. Bazen direksiyonlu modeli yapılır bazen ise fren sistemi dahi konulan modelleri olurdu. Kesimlere göre tekerleğin malzemesi değişirdi. Tahtadan yapılan tekerlekler, demir üzerine araba lastiği geçirilmiş tekerlekler ve en meşhuru olan içinde bilyalar olan demir çemberli daireler kullanılırdı. Biz hepsine tornet derdik. Ama en meşhuru olan içerisinde demir bilyalar olandan bahsedeceğimiz zaman ona da "çocukken tornet yapardık ya onlarla" derdik.

İşte çocukluğumuzdaki tornetlerimizde en çok kullandığımız o bilyalı çemberlere "Rulman" deniyormuş meğer. Öğrenmemek suç değil bilmemekte lakin sormamak suç bence. Çünkü bir şeyin aslını sormak suç değil bence...

Hayallerimizdeki o araçların ana maddesi birkaç tahta, biraz çivi ve 3 adet rulman sayesinde kendi araçlarımızı yapar ve yokuş aşağı salardık kendimizi...

Hey gidi günler heyy

Şimdi bu rulmanlardan stres çarkları olarak tekrar hayatımıza giriyor nitekim sadece çocukların değil biz büyüklerin ellerinde de görüyorum. Tornet yapamam o bizim zamanımızın veya kırsal kesimdeki çocukların hayallerindeki araçlar. Şimdiki nesle göre belki el yapımı bir oyuncak yapabilirim ve belki bir stres çarkı yapabilirim.

Bakalım bir internet sitesinden küçüklerinden farklı ebatlarından birkaç adet sipariş ettim.
Gelsin yaptığım araçlar olunca ekleyim, eklediğim gibi çekebilirsem yapım aşamasının videolarını da sizlerle paylaşırım.

Çocukluğumuz unutmamak dileğiyle...

7 Mayıs 2017 Pazar

hafta sonumun nasıl geçtiğini sizlerle paylaşmak istedim

Sabah kalktık kızkardeşlerim, enişte ve bir de yiğenim Ayşenur ile kahvaltı yaptık. Ellerinize sağlık.
Gecenin verdiği biraz yoğunluk var çünkü bir önceki gün yani cumartesi günü birde parke, dış alan için duvar avizesi ve çiçek dikmek için de kum almak için biraz gezindik. En çok zamanımı parke seçimi ve alımı uğraştırdı neyse aldık. Artık ustalar gelip montesini yapacaklar hafta içi...

Bugüne gelelim. Kahvaltıyı küçük kız kardeşimin evinde yaptık. Akabilinde tekrar anne ve babamın evine geçtik. Büyük kardeşim bir yandan başka işlerle uğraşırken ben ve babamın da yardımları ile dış alan için aldığımız duvar avizelerinin eskilerini söküp yenilerinin montesi ile uğraştım. Birde kız kardeşimin odasının duvar prizi takılacakmış onuda taktık şimdi kendi evimin yolunu tutmaya geldi.

Bu arada unuttum 6 adet saksıya tohum diktim cumartesi akşamı, güzel bir şekilde filizlenmeye bıraktık. Bakalım ne kadarı açacak.

Kendi evimin yolunu tutmuştum ki eşim telefon açtı. Tabiki birkaç isteği varmış. Şuan kendisi OF ilçesinde, çay kesiyor. Pahalı bazı ürünler ve 18 aylık bir oğlan çocuğum var onun için birkaç şey aslında şuan en önemli şey Bez ve Islak Mendil talibi vardı... Onları almak için biraz yolumu değiştirdim ama sıkıntı yok... Alışkanlık markete gitti mi nedense istenilenden daha fazlasını aldığım için biraz alışverişi ne de olsa lazım olacak diye birkaç şey daha aldı mı iki elimde doldu ve yola düştük.

İkinci vakti dolmak üzere idi eve vardığımda hemen balkona çıktım, önce balkondaki çiçekleri ve çocuğun ev içi salıncağını kömürlüğü indirdim. Balkondaki beslediğim çiçekleri ve bitkileri suladım.


Geçenlerde çekmiştim işte bir fotosu... Yakında çok daha nizamlı olacak balkon şimdi yeni bir düzen getirmek için yavaştan boşaltıyorum balkonu...

Balkonda iken cumartesiden biraz tohum artmıştı iki farklı çiçeğin onları da filizlenmeleri için iki adet saksıya diktik artık bir kaç güne çıkmaya başlarlar.

Diğer mutfak balkonuna gittim, tabiki orada soğanlar var onları da suladım ve balkonda bir dolap kormuştuk, usta sağolsun ağır bir dolap iyi montelemiş ama tavana sıfırlamadığı için güvercinlerle başım biraz belada ki az daha yumurtalarını kıracaktım. Son anda aklıma geldi ve telefonla kontrol ederim dedim ki yukarıda iki adet yumurta varmış. İnşallah güvercinlerin bir psikopatlığı var; "insan elinin değdiği anlarsa ki ben değmedim ama, güvercinler yumurtalarını kırar" derler. Öyle bir şeyin aslı yoktur inşallah da, kırmaz. Ve istemeden de olsa yuvadan uzaklaştırdığım yumurtayı da yuvaya getirir kuluçkaya yatar.



Dış işler bitti ve içerideki işlere başlamadan önce çamaşır makinesine çalıştırmıştım, biraz birikmiş eşyalar vardı ben dışarıda işleri bitirdikten biraz sonra o da bitti. Önce onları asmak lazım idi.
Gelelim uzun zamandır mobilyacının bilgisizliğinin diyorum çünkü dedim ama başka şey dedi ve o da mutfaklarda kullanılan bir aksam ki onun fiyatı 40 TL, Yalnız mobilyalar güzel yaptı hakkını yemeyim. Bir mobilya yukarı açılan kapaklı şeklinde yapıldı. Yukarı açılan kapağı kullanmak için iki elimi de kullanmak zorundayım.
Bir gün, bir mağazada gazlı hidrolikli bir aksesuar gözüme çarptı o vakit almamıştım iyi ki almamışım. Çünkü 14 TL idi o ürün mağazada, üzerinden 4 ila 6 ay geçti ve halen aynı fiyat. İnternette gezinirken başka şeylere bakarken Ankara dışında tesadüf bir firma buldum internet alışveriş hizmeti olan ürün orada 4 TL idi ve hemen birkaç adet aldım :)
Ve birkaç saatte onun montesi sürdü. Küçük bir kaza ile o işi de yaptım, lakin tek başına yapınca zor oluyor ama yetenekli iseniz sonuca ulaşırsınız.


Bugünkü serüvenimden biraz bahsedeyim dedim.
Sevgili eşime kocaman bir öpücük.

İyi Geceler


6 Mayıs 2017 Cumartesi

alayınız kazıkçı

Hizmet Bedeli Ücreti
Alayı kazıkçı olan internet ve telefon gibi telekomünikasyon hizmetleri sağlayıcılarının alayına BİP diyorum. Bu nedir arkadaşım yaaa. Gelişen teknoloji ile hizmetlerin daha hızlı olması lazımken biz nelerle uğraşıyoruz.

Hak mı bu şimdi?
Otomatik ödemelerimin olan bankamı değiştirdiğim vakit arada TTNET faturasını unutuyorum, onunda Hizmet Nosunu bilmediğimden fatura gelir bakar veririm derken günü geçiyor. Neyse hat kapanıyor ödemesini yapıyorum aynı gün ve bu ay bir fatura görüyorum her zamankinden 23 TL fazla arada Hizmet Bedeli Ücreti olarak 24 TL ödeme çıkartılmış bana...

İkinci sayfa Ücret Detaylarında ise Hizmet Kapama Ücreti olarak 24 TL yazıyor. Öncelikle yukarıdaki detayda ne yazıyor alttaki detayda ne... Ya Allahım bir tıklama yani ki o da manuel değildir otomatiktedir ve bunun için 24 TL alıyorlar. Rabbim bildiği gibi yapsın diyorum.

RESMEN DOLANDIRICILIK...

Aman dikkat edin, faturanız kapandı mı eskiden daha ucuza geliyordu ama zamanın gidiyordu, ee şimdi zamanı para ile satın alıyoruz.
Bu hayat nereye gidiyor :(

4 Mayıs 2017 Perşembe

avakado ve ben

Geçen hafta iki adet avakado aldım. Hayatımda hiç yemedim. Bi tadayım nasıl bir meyvedir dedim.

Eşim biraz bekletmen lazım bu sert yenmez dedi, lafına uydum bir hafta bekledi ve yumuşacık olmuş. Kestim keserken sanki salatalığın çürümeye başladığı gibi bir hissiyat vardı. Birisini kestim, kabuğunu sordum ve ağzıma bir dilim attım, daha atmadan önce bu bayağı yağlı imiş kokusundan bile anlaşıyor demiştim ama tatmakta istedim ve ağzıma attım yedim tabiki ama ikinci bir lokma daha almadım hatta bir daha asla almam (büyük konuşmayayım genede). Bu ne yaaa, tamam çok faydalı ama şifam avakoda da değilse yemem bir daha....

Ve böylece avakadoyu da tatmış ve küçük bir anımızı daha kaleme almış olduk.

--------

Kıssadan hisse bir siteden alıntı yaptım faydalarını teknik detaylarına bakmak isterseniz tıklayınız.
      
Avakado bütün dünyada sağlık ve cilt sağlığı açısından faydalarıyla bilinen bir meyvedir. Armuta benzeyen Avakado daha çok Meksika, Guam ve Orta Amerika'ya has bir meyvedir. Avakado doğal ve sağlığa faydası olan sayısız besinler içermektedir. Özellikle cilt sağlığı ve cilt bakımı ürünlerinde çok fazla kullanılmaktadır. Avakado dünyada en doğal besin maddeleri arasında gösterildiği için yetişkinler dışında bebeklerin de güvenle tüketebileceği meyveler arasında gösterilmektedir.

Bakır, potasyum, demir, magnezyum ve fosfor gibi vücut sağlığı için hayati önem taşıyan maddeler dışında A, B, C, E ve K vitaminleri açısından çok zengindir.


Porsiyon Miktarı: 
Kalori (kcal) 160
Toplam yağ 15 g
Kolesterol 0 mg
Sodyum 7 mg
Potasyum 485 mg
Karbonhidrat 9 g
Diyet Lifi 7 g
Şeker 0,7 g
Protein 2 g
A Vitamini146 IUC Vitamini10 mg
Kalsiyum12 mgDemir0,6 mg
D Vitamini0 IUB6 Vitamini0,3 mg
B12 vitamini0 µgMagnezyum29 mg

2 Mayıs 2017 Salı

Trabzon gezisi...

Küçük bir tatil yaptım, eşimin memleketine bir yolculuk yapalım dedik. İlk çay kesiminin başlamasına az kaldı, çay kesme heyecanı telaşı başlamadan önce bir hafta gibi bir süre gezelim görelim dedik. Bir iki tane görsel ekledim, daha geniş görseller için facebook sayfamı veya youtube kanalıma bakabilirsiniz.
Yemekleri harika, market alışverişleri pahalı oluyor biraz ona dikkat etmeniz gerekiyor. Yemekleri de harika dedim ama tabikii lezzetin yanında ücreti de birazcık pahalı geliyor. Bol tereyağlı oluyor yemekleri aman dikkat. Yeşilliğin hiç eksik olmadığı memleket Doğu Karadeniz... Mutlak gidilip görülmesi gereken yeşil bir dünya... 




24 Nisan 2017 Pazartesi

Sandy

Sandy - Sandy Wexler, 2017 Nisan ayında vizyona giren filmi şimdi izledim.
Güzel filmdi, tavsiye ederim.

Oyunculuğunun hakkını veriyor, lakin her zaman Yahudi olduğunu belirtmese filmlerinde iyi olacak. Dinindeki yani yahudilerin yaptığı zulümler üzerine herkesi kötüleyemeyiz belki bu Adam Sandler de destekliyordur bilemeyiz değil mi?

Neyse adamı eleştirmek benim işim değil, haddim de değil. Filmin hakkını vermiş gene ve filmi yani sanatını izledim. Aynı şekilde halen Ahmet Kaya'nün müzikleri evimizde çaldığı gibi, Nazım Hizmet'in şiirlerini ara ara dinlediğimiz gibi veya okuduğumuz gibi, hatta 7/24 çoğumuzun anlamadığı yabancı müzikleri sonuna kadar açıp bangır bangır dinlediğimiz gibi gibi işte sadece sanata ve ruhumuza hitap ettiği için izliyoruz ve dinliyoruz.

Nereden geldim ben buraya diyorum şimdi ya, film güzeldi işte... Hani hep boykot yapıyoruz ya sözde. Şunu yemeyelim, İsrail mallarını yani Yahudilerin ürettiklerini felan filan.

Neyin boykotunu yapıyorsun önce Türkçe'ne hakim ol, Türkiye'ye hakim ol, Toprağına hakim ol, en önemlisi TOHUMU'na hakim ol. Yemişim boykotunu dünya Ekonomi üzerine Tüketim üzerine kurulmuş önce Tüketimden kurtul Üretime geç. O zaman istediğin boykotu yap, yavaştan yavaşa doğuya filmlerimiz müziklerimiz gidiyor iyi ama batıda bizim her noktamıza kadar girdi :)

Neyse filmden nereye geldim anlayan anladı anlamayanlara da anlayanlar anlatsın,
biz ne deyiz böyle durumlarda :)

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az


İyi Geceler

20 Nisan 2017 Perşembe

bir zamanlar ihtiyaç

İhtiyaç, diye başlamışlardı sanırsam. Ben yoktum başlangıcında ama ilk adımlarından sonraki koşma sürecine kadar birlikte idik. İlk kitaplarını kendi imkanları ile çıkartmışlardı. Hasan hocanın yönlendirmesi ile tanışmıştık kendileri ile. Dışarıdan işlerini yapmaya başlamıştım bir sene öyle devam etmişti arkadaşlarla, tabii ki o zaman arkadaşlarım idiler. Zaman içerisinde bir sene geçti ben Faruk hocamın yanında işe başladım.

Akabilinde bir yaz tatili idi. 18 - 30 yaş aralığında her yaz tatilimi bir firmanın yanında ekstra çalışarak geçirirdim. Tatil nedir bilmezdim.... Gene yaz tatilinde yaz tatilimi geçirdiğim vakitte, İhtiyaçtan birisi ya birlikte oluruz ya olmayız lafına kanmıştık ve birlikte ileri doğru bir adım atmıştık. Ben koşuşturmaya başladım tamam dediğim vakitte itibaren tabiki onlarda benle birlikte...

Artık uzatmayacağım lafı, kıssadan hisse, bu yazıyı şimdi foto arşivimi kurcalarken Selanik Caddesinde iken sorumluğunu bana verdikleri dönemde ki 6 ay kaldık sanırsam orada ve ondan sonra Kocatepe'deki yeri geçmiştik. Neyse o 6 ay çok güzeldi. Fotolara bakıyorum da herkesin yüzünde gülücükler vardı. Herkes bir şey yaratma derdinde idi. Bu kitapta benim emeğim de olsun heyecanı içerisinde idiler. Zarif, Serkan, Fatma, Sultan, Hakan, Mesut, Hatice ve adını hatırlayamadığım ama simaları halen gözümün önünde olan şen şakrak arkadaşlar. Sizleri tanıdığıma memnum oldum. Her ne kadar bir çoğunuz demeyim çoğunluktan fazlanız ile facebook da arkadaş dahi olmanıza rağmen görüşemediğimize bazen üzülüyorum. Herkesin kendi yaşantısı ve koşturma içerisin de olduğu bir hayat var, bundan dolayı pek üzülmüyorum. Ne de olsa sert abiyim ben :)

Neyse şimdi birkaç foto paylaşmak isterdim lakin yapmayacağım. Çünkü hangisini paylaşayım ki hepsi bence birbirinden değerli kareler onun için bende saklı kalsın. Ha aranızda birisi bu noktaya kadar okudunuz ise var mı abi benim fotom diye soran olursa bakar yollarım, başımın üstüne...

Şimdi ise Darüşşifa da başladım. Buraya ilk adımlarını attıracağız odamdaki değerli arkadaşlarım ile. Her zaman olduğu gibi bir yere ya ilk adımlarını attırıp koşturma noktasına getirim ya da adım attırmayı öğretir bir miktar hızlı yürümeye geçince kaçarım. Ama bu sefer kaçmayacağım çünkü şuan çalıştığım yeri aşığım demeyeceğim lakin ortam çok güzel sanki kırk yıllık arkadaşlarım gibi hissediyorum.

İçten ve güleç insanlar. İnce düşünceli ve insana bir nebze değer veren kurumda uzun süreler çalışmak inşallah nasip olur. Ve de çıkarttığımız ürünlerle de ismimiz Türkiye'nin her tarafına ulaşır inşallah.

Yeni ve değerli arkadaşlarla tanışmak dileğiyle...

Geçmişimde ve geleceğim de var olmuş olan tüm dostlara selam ola...

16 Nisan 2017 Pazar

teşekkürler

Çevik Ailesine Teşekkürler...

Bugün bloğuma günlük olarak bir anımı yazmak istedim. Ölümsüzleşmesini bugünün. Çünkü hiç fotoğraf çekmedik belki de çekemedik desek. Benim oğlan gerek arkadaşımın oğlu hiç durmadılar.

Birkaç saat önce, çok uzun süre kendisini tanıdığım bir arkadaşımın evinde ağırlandık. Allah razı olsun ailesinden ve kendisinden, bizi hoş karşıladılar ve de güzelde ağırladılar. :)

Gerek hazırlanan yemeklerde, ki o tavuk midye harika idi. Sos daha da tat katmıştı yemeğe... Tatlımızı da yedik, kahvemizi de içtik, ellerinize sağlık. Meyve zamanında zengin kalkışı yaptık artık yiyecek yerim kalmamıştı.

Oğlumun verdiği küçük tevek kırık ve dökmeler için de kusura bakmayın :) Ah bu çocuklar :)

Bize yaşamımızda en önemli olan zamanınızdan bir parça ayırdığınız ve güler yüzünüz için teşekkürler.

Tanıştığıma memnun oldum Nihal hanım ve Yusuf.
31 yılı bitirip 32. yıla doğru giden çok değerli arkadaşlarımdan birisi olun Musa'ya tekrar ve tekrar teşekkürlerimi sunmak istedim.

İlhan Ailesi olarak bizden size selamlar,
İyi Geceler Sayın Çevik Ailesi

15 Nisan 2017 Cumartesi

Japon - Kristal (Gümüş) Köpek, Labeo Bicolor, Kedi ve Sazangiller

Beyaz prensesim benim, gözümün nuru. Çok severdim. Hastalıktı uzun süre evde balık besledim, kuşta besledim lakin balığın verdiği zevki demeyim de huzuru bulamadım. Onları gece yarım saat boyunca izlemeden yatmazdım. Özledim beyaz prensesimi bilhassa :(



12 Nisan 2017 Çarşamba

iki yüzlü çalışmam


Baktım herkes profesyonel birilerini iki yüzlü tasarım yaptırtıyorlar.
Ee bunu mutlak photoshopta yapmışlardır az uz ucundan anlıyorum bende dedim.

Gereken malzemeler:
Resim düzenleyicisi (ben photoshop kullandım)
Bir adet ön profilden çekilmiş resim
Bir adet yan profilden çekilmiş resim
Dudaklara dikkat olabildiğince kapalı ve düzgün durması için dikkat edin.
Bir arkadaşa eee fotoğrafları onu çektirmeniz lazım :)

Hazırlanışı:
Yan profil resmin çevresinden dekopaj yapılıyor, yapılan yan profil dekopajının ön profilden olan resmin çevresel şekilde kesip temizleniyor. Ben sadece buyun kısmını ön profilden temizleyip yan profil resminden buyun kısmını aldım gerisini olduğu gibi bıraktım..

Toplam uğraş 15 dk :) daha fazla uğraşırsanız daha güzel ve daha göz alıcı ayarlayabilirsiniz.


7 Nisan 2017 Cuma

Pinterest

Hımm ne diyelim Pinterest hakkında...

Şimdi bu Suna arkadaşım yani Çılgın Annenin Dünyası bir gün ki bende böyle ilginç ve yenilikçilerle dolu siteleri takip etmeyi severim. İşte o da o an bana Pinterest biliyor musun dedi yoo dedim keşke evet deyip geçse idim... Kime bu siteyi tanıştırdırsa içerisinden çıkamıyor.

Gerek yemek,
Gerek dekorasyon,
Gerek tasarım olsun sıralamakla bitmez herkes yaptıklarını yapmış olduklarını kendi sitelerinde paylaştığı gibi burada da paylaşımlar yapıyorlar ve bir çok FİKRİN dolup taştığı bir site haline gelmiş.

Ben beğendim kendimde bir sayfa oluşturdum beklerim... Sayfam için tıklayın...

Bu arada en çok sayfamda yemekleri pinglediğimden onlar mevcuttur ama genede faydalı farklı alanlarda pingledim. Sizlerde beğenirsiniz inşallah.

İyi gezintiler....

özendim kendime de yaptım

Millet yapar da bizde bir tane ailemiz için yapamaz mıyız?



12 Mart 2017 Pazar

Kefenin cebi var mı?

Sevgili insanoğlu,
Neye inandığın veya neyin izinden gittiğinin bir önemi yok! Ne yaptığının veya neler yaptığının da bir önemi yok. Şu dünyaya gelirken bile bir yarış içerisinde milyonlarca meninin içinden bir teki veya en iyi ihtimalle 8'i (diye hatırlıyorum 11 diye bir haber çıkmıştı bir yerde bu da  yalan) bir yumurtaya hakim oluyor. Yani milyonda 8 ihtimalle bu dünyaya gelme ihtimalimiz olduğumu gibi aynı şekilde de zengin olmaya ihtimalimiz daha fazla oluyor. Yani dünyaya gelmek için bir yarıştan çıktığımız an diğerleri daha da kolaylaşmaya başlıyor.
Nasıl mı?
Milyonda bir ihtimalle kazandın tek başına diyelim ki bu kolay değil. Neyse kazandıktan sonra dünyaya geldin belli evreleri atlattın ve bireysellik içindeki savaşa başladın. Yer edinme savaşı!
Peki yaş oldu 20 ki çoğu insan babası eğer senden önce savaşmaya başlamış ise veya deden veyahut babanın dedesi diye düşünürsek aileden gelen bir zenginlikle karşılaştın diyelim. Zaman içinde tek başına da zengin olma ihtimalin var ki bu da dünyadaki nüfusa karşılaşırsan tek olma ihtimalin zor ama ilklerin içine girebilme ihtimalin var.
Şimdi kıssadan hisse geçelim hemen:
Her şeyin var şu sorularıma en alt sınıftaki bir insan ile senin vereceğin cevaplar ne kadar farklı olabilir ki!
Soralım bakalım sorularımızı:
1. Kaç yaşına kadar yaşamayı düşünüyorsunuz?
2. Bugün kaç öğün yemek yedin?
3. Sportif aktiviteler yapıyor musun?
4. Tuvalete gidiyor musun?
5. Günlük kaç saat uyuyorsun?
6. Aldığın nefesin tadı var mı?
7. Streslerin ne kadar?
8. İnançlı birisi isen kazançlarının hakkını veriyor musun?
9. Vücuduna ne kadar hakimsin?
10. Ölünce mal varlığının ne kadarını yanında götürmeyi hedefliyorsun?
11. Eğer çocukların varsa mal varlığını ölünce ne kadarını onlara bırakmayı düşünüyorsun?
12. Dünya için ne yaptın?
13. Ölüm sonrası için bir planın var mı?
.
.
.
sorularımı yazdıkça baktım daha fazla çıkıyor bende bu sayıda bırakmak istedim.
Şimdi gelelim bir soru daha; PEKİ YANINDA NE GÖTÜRECEKSİN BEDENİN PİLİ BİTTİĞİNDE, PEKİ DEĞER Mİ ÖMÜR BİTİNCE KAZANDIKLARIN HAYRINI GÖRMEDİKTEN SONRA!!

Doğumdan başlıyor hayatta koşturmacamız lakin devamındaki koşturmacamızda eğer değerler katamıyorsak hayatımıza ne amaca var koşturmanın, ha arabalar yatlar katlar içinde büyümüşüz ha küçük bir barakada. Eğer ki tadını alabilecek kadar bir kazanç sağladıktan sonra daha fazlasının ne önemi var.

Saygılarımla
Aldığınız nefesin tadını çıkarmanız dileğiyle...

16 Şubat 2017 Perşembe

Kime Göre Doğru Kime Göre Yanlış (eskilerden 2012)

İnsanlar her şey düzgün iken, doğru yaptıklarını zannettikleri şeyleri sorgusuzca yaptıkları ve cevapladıkları sürece hiçbir sıkıntı yoktur.

Gün gelir doğruların yanına yanlış yaptığında ki bu yanlışlar gerçek doğruları karşımdaki insana göstermenin bir yolu olduğunu görmeyen mahlukatlar anlamıyorlar ki yanlışta aslında bir doğrudur. Ve düşünmüyorlar ki acaba biz doğru dediğimiz şeyler aslında ne idi... İşin aslı sinirle kalkıp senin asıl yüzünü gördüm demeleri aslında onların her şey düzgün giderken bana asıl yüzlerini gösterdiklerini unutmalarıdır.

Ahlak, sadakat, sevgi ve istek tabii ki fedakarlık tek taraflı olmadığı gibi bazen hep tek taraflı olduğu günlerde vardır. Önce kendini başkasının yerine koymalı insan. Ben diyenlerden korkulmalı çünkü onlar önce öyle derler ama sonra kibirlerine, istek ve arzularına bilhassa şeytanlarına yenik düşerler ve lanet okumaya kadar gider. Zamanında saygım ve sevgim her şeyinle seninim diyenler asıl problemler ortaya çıktığında bu tür sözleri sarf etiklerini unuturlar ve şunu derler Sevgim ve Saygım sana yok beni sil çünkü ben seni sildim...

İşte insanoğlu ki ilişkilerdeki asıl duygular bunlar... Sen var olmaya başlamadan zaten yavaştan yavaşa kendini sildirmişsindir.

Sevmek ve insanlara değer vermek sadece çıkar karşılığı olmamalı, her türlü her şekilde olmalı ve istemek fedakarlık yapmak demektir.

Bunu anlayan çoğu şeyi başarmış demektir. Bencillik ve kibirlilik duyguları arasındaki büyük savaşı yenmiş demektir.

Herkesin doğru bildiği şeyin sualini kendilerine sormaları ve yanlış bildikleri şeyleri de gerçek doğrulara çevirmelerini temenni ederim.

Serkan İLHAN (26.07.2012)

11 Şubat 2017 Cumartesi

Hedef

Belirlediğim hedef!
Evet geçen yaz (Temmuz 2016) bir bir hedefimi belirtmiştim. Bu dönem içerisinde 100 kitaba adımı yazdıracağım.

Evet 100 kitap!
Çok demi aslında hedefime çok yakın bir noktada bıraktım. İsmin yazılamadığı çalışmalarıma da ki bunlar stand çalışmaları, görsel çalışmalar felan dersen aslından masa üstü yayıncılık üzerine yani basılı materyallerdeki çalışmalarımı 100 ürünün üzerine geçmiş bulunuyorum ama hedefim aslında 100 kitapdı ve geçen 2016 yılı içerisinde baskı haline getirip teslim ettiğim ürünler 94 adet olmuş.

Evet 94 de kalmışsım :(
Ama işin aslı başlayıp ta araya küçük tefek işlerin girmesi ve yayıncılarımın aslında yazarlarımın uzattığı işler olarak ta bi 4 kitap mevcuttu yani aslında 98 ürüne başlamış ve 94 teslim edilmiş.

Hedefim 100 dü ama 94 de kötü bir rakam değil?

2016 Aralık ayı için ikinci bir hedefim daha vardı?
Ev kredimi 1 senesinden kurtulmak işte hedefime ulaştığım bir nokta daha ki burada diğer hedefimden kaybettiğim hüsyanı burada fazlası ile kazanmış oldum?
1 senelik faiz ve ödemesiden kurtulmaya çalışırken 27 ay gibi bir süreyi hayatımdan attım 99 aylık borcum 72 aya düştü... İŞTE ZAFER :)

Yukarıdakilerini neden anlattım. Kibir veya kendimi övmek için değil. Hedefler güzeldir hedefler belirlemek ve ona ulaşmaya çalışmak insanı geliştirir ve ileriye doğru bir adım atarsın...
Biz hatta ben deyim buna ki sizde belki benim gibi iseniz sizde çalışıp bir yerel gelenlerdensinizdir. Ki değil seniz rahat insanlarsınız dır ki rahat insanlar deyipde size hakaret ettiğimi zannetmeyin, sizler icatcısınız, felsefe adamlarınız. Sizler olmasa idiniz hayatta kolaylıkların olduğu bir dünya da olmaz dı demi? Misal kuramlar, araba daha da aşağı indirelim tekerlek :)
Zorluklarla uğraşmayı sevmeyen rahat insanlar dediğim kişiler bunlar..

Neyse uzatırsam çok uzar bu felsefe, evet bu aralar benimde bir hedefim var biraz felsefe yapmak yani rahatlamak! Kafamı biraz boşa alıp salıyorum yokuş aşağı ne çıkarsa onu parmaklarımdan dışarı salıyorum...

Hadi kıssaya gelelim!
HEDEF
Bir hedef kordum başardım ve o bana bir haz verdi güzel bir şey lakin maneviyatımda eksiklerim var onları kapatamadım halen ama çalışmakta bir ibadet değil midir?

İmdi sizlerden istediğim bir hedef belirleyip onu yapmanız.
Benim hep bir hedefim vardı gecikmeli de olsa hedeflerime hep ulaştım sizlerinde ulaştığını görmek ve durmak isterim.

SERKAN'IN 2017 HEDEFİ Nedir peki?
103 kilo oldum ee bazen bazı hedeflere ulaşırken de kendimize bakamıyoruz. Bu sene işte bunu yapmayı planlıyorum 84 kiloya düşmek ve zindelik kazanmak.
100 kitap olmasa dahi bu sene 50 kitaba yer veriyorum bu sefer çıtayı yükseltmiyorum çünkü bu sene bedenime vakit ayırmam lazım...
Bu seneki en büyük hedefim kilo vermek zinde bir vücuda sahip olmak. Bunun üzerine 1 yıllık spor salonuna yazıldım artı 1 yılda spor salonu verdi. Bakalım 2 sene gibi bir süreç beni bekliyor. Ben bunu 1 senedende kısa sürede yapmaya çalışacağım.

Sizlerinde hedeflerinize ulaşmanız dileğiyle...

10 Şubat 2017 Cuma

Bir soru?

Bir soru gelmişti aklıma gecenin bir yarısı, evet bugünün başlangıcındaki gece...
Aşağıdaki metni facebook sayfamda yazmıştım, tekrar okurunca aslında birkaç soru daha aklıma gelse de orijinaline dokunmadan yayınlayacağım...

---o---o---o---o---o---o---o---o---
Üç gün başım ağrıdı ve sonunda biraz zihnim açıldı. Ağrı geçti lakin yarın gene ağrı başlayacak sanırsam, gece kaç oldu ve çalışmaya devam. Hadi geçtim çalışmaya devam sürecini de, bu felsefi yazmalar nedir Serkan derken! Demin kafamda gene bir soru işareti yani bir sürümceme oluştu...
Ne mi?

Hepimiz ne kadar doğruyuz,
Doğrularımız ne kadar güvenilir,
Güvenilirliğimiz ne kadar samimi,
Samimiliğimiz ne kadar değerli,
Değerlerimiz ne kadar sağlam,
Sağlam dediklerimiz ne kadar kaliteli,
Kaliteli olan şeyler ne kadar kalıcı,
Kalıcı dediklerimiz sonsuz mudur?

.
.
.
Peki sonsuzluk içerisinde bu tanımlamalar,

düşünceler, algılar ve hissiyatların ne kadarı
hayatımızda bir yer kaplıyor?

Bu sorunun cevabı var mı?
Belki sorunun kendisi bir cevaptır!

Saygılarımla...

Hayırlı Cumalar

“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, Zikir 86; Ebû Dâvûd, Vitir 29)

Hayırlı Cumalar

R sıkıntım

R baş düşmanım, R!
söyleyemiyorum
yazamıyorum
bilmiyorum
yani ben bu kelimeyi sevmiyorum
ki o da beni sevmiyor
tamam, anladım, birbirimizi artık sevmiyoruz
unuttuk ve üzüyoruz birbirimizi hâlen
dilim düşman, beynim düşman buna
peki o bana ne yaptı da, düşman oldular benim dilim beynim
tamam, anladım, bunlar düşman anlamıyor ve söyleyemiyor
peki neden algılayamıyorum
ve neden düşman olmasına rağmen, neden, evet neden
en sıkıntılı ve r lerle dolu kelimelere hayatımda yer veriyorum
ve nasıl yazıldığını dahi hiç bilmediğin kelimelere beyinde yer veriyorum
tamam, kullanmak istiyorsun, yazmak istiyorsun
ama düşman olduğun hâlde, neden bunları yapıyorsun
halbuki sempatiksin, olduğun gibi olduğunda
lakin zorladığında bu sempatiklik bozulmuyor mu sence

Soru işaretleri hep var olacak ve oldu ya bir gün dedim tedavi olayım peki beynim buna izin verecek mi? Alışılmışlıklardan zor vazgeçilir. Ve düşman olupta sürekli aksediyorsun ya çok sevdiğindendir
ya da nefret dolu baktığındandır kii ben R leri SEVİYORUM. Ama kullanamıyorum, her türlü ne söyleyebilirim, ne yazabiliyorum ne de algılayabiliyorum.

Evet, R özürlüyüm tüm R özürlülerden üst mevkide ve ben memnunum ama beni tanımayanlar belki bu serkan ne diyor diyorlardır. Lakin anlayan dostlarım diyor ki seykan gene yazmaya başladı ve parmakları durmak bilmiyor...

saygılayımla

Giriş metnim!

Ne yazsam diye düşünürken öncelikle facebook sayfamda yazdıklarımı buraya yavaştan çekerim diyorum, akabilinde diyorum ki yavaştan yavaşa artık bir iyi kullanıcı bloggercı olayım, böyle bir tanımlama var mıdır acaba BLOGGERCI yoksa ben mi uydurdum gene her daim yaptığım gibi yeni kelimeler hatta yeni iş grupları oluşturduğum gibi.

Peki bu sayfanın bir faydası bana ne olabilir, RAHATLAMA!
Evet rahatlama, yazdıkça rahatlayan bir insanım, konuştukça rahatlarım lakin konuşma iki taraflı belki birçok kişinin de katılımını sağladığı için cümlelerim yazarken dahi farklı konulara gittiği için konuşma esnasından düşünün ki bu kaç dala bölünüyor ve konu nereden başlayıp nereye gittiğinin farkına bile varmada bazen bakmışsınız ki geyik muhabbeti dediğimiz cancağzıma yazık bir hayvanın yakıştırmasını yapıyoruz boş bir sohbete gitmiş bazen ise dolu dolu birbirimize kattığımız sohbetler lakin yazışma öyle değil işte ki ben şuan olduğu gibi konuştuğum gibi yani sanki birisi karşımda var oturmuş sessiz ve cevap verme hakkı hiç olmadan konuşan bir kişi gibi sürekli yazı dilinde konuşuyorum...

Evet bu hoşuma gidiyor seviyorum yazmayı yazdıklarımı düşünmeyi de seviyorum hatta yazarken insan düşünür mü evet konuşurken düşünemez belki çünkü o anda sürekli kafasında bir şey aktığı için bilginin akışı, ama yazarken bir duraklama yapıp daha net ve daha sakince deyinlemesine yazabiliyorsun. Bu yazma dilini seviyorum.

Ama bir huyum var yazdıklarımı sadece bir kez geri dönüp okuyup gönder tuşuna basıyorum, yorumlar üzerine hatalı yazdığım kelimeler veya cümle düşükleri varsa düzeltiyorum. Sonuçta ben bir Türkçeyi iyi kullanan kişi değilim.

Ki dil haznemde çok fazla kelime dahi olsa onları aksedemiyorum, bakin aksetmek onun tam anlamı tam olarak nedin bilmiyorum ama yazımda kullanmak istedim yani düşünmeden bilinçsizcene... Ve en büyük sıkıntım ise bir harf eksik yaşıyorum yaşamak demişken onunla ilgili demin birkaç saat önce facebookta bir yazı yazdım ilk önce facebooktan o yazımı çeksem aslında beni eğer ki takip etmek isteyenler olursa yazdıklarımı okurken önce anlamayı tercih etmeleri gerektiklerini bilirler. Çünkü ben bi R özürlüsüyüm. Evet özürlü olmak bir sakatlık anlamında olamaz demi? Bu anlayışı öncelikle silmek lazım, özürlüyüm çünkü konuşamıyorum, çünkü yazamıyorum. Tam olarak bildiğim kelimeler haricinde bilemediğim hatta az kullandığım hatta bazen beynimin oyunu olarak çok iyi bildiğim kelimeleri dahi yanlış yazabiliyorum.

İşte ben buyum arkadaşlar,
stresimi atmak için yazacağım
kafamda oluşan sıkıntılar için yazacağım
yazacağı çünkü yazmak hoşuma gidiyor...

Çok kitap yazdım lakin kendi kitabımı hiç yazmadım, belki hiç de yazamıyacağım ama belki bir gün bu blog sayfamdaki o kadar değerli ve anlamlı yazılar yazarım ki bir Derleme veya Deneme kitabı olarak bir baskı çıkartabilirim. Bilmem olabilir mi? Zaman gösterecek...

Hayırlı geceler